GÜNÜN YAZILARI

Mustafa Kutlu ve ezanı beklerken

Mustafa Kutlu sürekli bir arayışta ve bir şeyleri gösterme ihtiyacındadır. Nedir peki bu ihtiyaç? Basitçe söylemek gerekirse gerçek bir dindarlık arayışındadır ve bunu bugünde ve İstanbul’da bir türlü bulamamaktadır. Abdülaziz hocaya şöyle söyletir: “Müslüman benim diyen çok. Daha mühimi ‘günümüzde İslam’ nasıl yaşanacak? İş burada çatallanıyor.”

Ateşi arayan rüyalar

Bütün istediği “sonsuza dek heykel yapmak”... Ama heykel yapması da yasak. Hem kadın, hem de çıplak “insan sureti” yapıyor zira. Ardından insansız, heykelsiz, 30 yıl... Mektubunda çığlık atıyor çifte yoksunluğu: “Bir insan dokunma duygusunu yitirdiğinde ölüyor biliyor musun? Yerine konulamayacak tek duygu bu: Dokunma…” Uzak bakışlı kadınlardan, “keder basınca bilhassa hatırlanan”. Bilhassa hatırlanıyor; heykel deyince de sicilimiz, sabıkamız anı olamayacak kadar taze.

Neyse ki Meclis zabıtları asla kaybolmuyor

Süreci eleştirenleri “Ortadan kaldırmak” la tehdit ettiği iddia edilen Pervin Buldan, Türkiye’de devlet tarafından resmen kabul edilmiş bir faili meçhul cinayetinin mağduruydu. Henüz çok genç bir kadınken eşi, lafın gelişi değil gerçekten de ortadan kaldırılmıştı. Susurluk Raporu ve Susurluk Komisyonu zabıtlarında bu net biçimde anlatılıyor. Kocaeli Çetesi lideri Hadi Özcan’ın o komisyon verdiği ifadede bugün Meclis’teki partilerden birinin lideri ile ilgili iddiaları da 28 yıldır zabıtlarda bekliyor

Yankee, come home: Nobel Barış Ödülü, Venezuela’ya değil savaşa mı verildi?

Trump’ın hayalleri suya düştü, Nobel Barış Ödülü’nü kazanamadı. Fakat ödülü kazanan Venezuelalı muhalif lider María Corina Machado ilk iş olarak Trump’ı aradı, ödülü Trump’a atfetti. Aslında Nobel’i Trumpizm kazandı. Zira Machado’nun amacı ülkesine demokrasiyi Amerikan postalıyla getirmek ve petrol kaynaklarını Amerikan şirketlerine vererek Trump’ın kalbini kazanmak. Machado’ya “cadı” diyen otokrat sosyalist Maduro’nun ise pek bir farkı yok. O da koltuk için ülkesini yabancılara, hatta Trump’a peşkeş çekmenin derdinde. Nobel’in gerçek sahibi Venezeula halkının cesur demokrasi mücadelesi olmalıydı. Ne Machado vatansever, ne de Maduro solcu, olan Venezuela’ya olacak gibi duruyor.
- Advertisement -

Fener Rum Okulu yaşatılsın, otel olmasın

Fener Lisesi özel bir kurum değil. Kimlerin inşasında yer alan bu kurumlar ve bu kamusal alan kavramı klasik Osmanlı da değil. Modernleşme sürecinin siyasal bir projesi. İmparatorluğun ulus-devletler kurulurken hayatta kalma çabalarının, modernleşme biçiminin örnekleri. Bu tür bir mirasın dünyada başka bir örneği yok. Bu kurumların her biri çok milletli, eşit vatandaşlıkçı modern bir devlet sistemin mimarisinin bir parçası. Tıpkı yapının mimari üretimi, tasarımı gibi. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti neo-klasik dünyadan kopamadığı için hala kendisini bu sistemin yalnızca bir kompartımanı gibi algılıyor. Yani diğerlerini, Hıristiyanları dışlıyor, ötekileştiriyor. Oysa bu topluluklar gibi okullarının, yapılarının yalnızca geçmişin kalıntıları olarak değil, farklı bir kamusallığın biçimleri olarak tanınması, Türkiye Cumhuriyeti'nin de sekülerleşmesini sağlayabilir.

En Son Çıkanlar