Yalım Eralp

Putin’in Türkiye’ye mesafesinin sebeplerinden biri enerji mi?

Haziran ayında Washington’da yapılan bir enerji toplantısında Türk Dışişleri Genel Müdür Vekili enerjide Rusya’ya bağımlılığımızı azaltmak istediğimizi belirtmiş. Tabii bu beyanat Rusya’nın gözünden kaçmamıştır. Rusya’nın hoşuna gitmediğini düşündüğüm bir başka gelişme de Kazakistan Hazar’daki deniz gücünü arttırmayı hedefliyor. Bu alanda Türk şirketleri ile sığ denizlerde çalışabilen gemi inşası konusunda anlaşmaya varmış. Son zamanlarda Putin, Türkiye’ye karşı mesafeli duruyor izlenimi veriyor. Bunu Ukrayna’nın NATO üyeliğini desteklememize, Azov’lu beş komutanın Ukrayna devlet başkanı ile gitmesine izin vermemize bağlamak mümkün. Ama yukarıda saymaya çalıştığım gelişmelerin etkisi var mı?

“Sisi’nin Rusya-Afrika Zirvesi sebebiyle Türkiye ziyaretini ertelemesi ilginç çünkü bu zirvenin tarihi çok önceden belliydi”

Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor | "Netanyahu kalp pili takıldığı için Türkiye’ye gelemedi, Sisi ise Rus-Afrika zirvesine katıldığı için gelmedi", "Rusya-Afrika Zirvesi önemli bir zirve oldu. Rusya’nın Afrika’da çok etkin olduğu anlaşıldı", "Çin de Afrika’da çok etkin. Özellikle yer altı kıymetli madenleri topluyor", "Afrika oturmadı… Güney Afrika hariç oturmadı. Devletler oturmuş devletler değil, adeta kabileler", "Otokrasiye ve sağa eğilim dünyada giderek artıyor", "İsveç’in NATO üyeliği konusunda Batı’da bir haber çıktı, bu haberde Türkiye ve Maceristan’ın dirsek temasında olduğu yazıldı."

Afrika’da Rus etkisi neden artıyor?

Eski sömürgeci devletlere hırs beslemeye devam eden ve başarısızlıklarını tamamen Batı’ya yükleyen Afrika halklarının Rusya’ya sempati beslemesi doğal. Üstelik Rusya henüz ulus devlet olamamış bazı ülkelere askeri yardım da yapıyor. Wagner grup özellikle Mali ve Merkezi Afrika Cumhuriyetinde aktif olmaya devam ediyor. Rusya’nın Afrika Zirvesi katılımcıları arasında Progozhin de vardı. Putin, Rusya-Afrika Zirvesi’nde Rusya tahıl anlaşmasının iptalinden doğan rahatsızlığı gidermek için ciddi ihtiyaç halinde olan 6 devlete tahıl hibe edeceğini açıkladı. Afrikalıların 23 milyar dolar borcunu da sildi. Ne yorum yapılırsa yapılsın, Batı’da bu zirve küçümsense de ilişkiler böyle gelişir.

100 yaşındaki Kissinger Çin’e neden gitti?

Kissinger Çin’de çok sıcak karşılandı. Başta Çin lideri hemen herkesi gördü. Ona Çin’in dostu dendi. Öyle ya 1971 yılında Nixon döneminde gizli seyahati sonunda Çin’le ilişkileri başlatan o idi. Bütün kapılar Kissinger’e açıldı. Kissinger da bir ABD-Çin çatışmasının felaket olacağını söyledi. Bir kısım analistler onu Biden yönetimi yolladı derken Beyaz Saray yalanladı ve sade vatandaş olarak gittiğini söyledi. Diğer bazı analistler egosu yüksek Kissinger’in unutulmamak için gittiğini ve de kurduğu danışmanlık şirketi vasıtasıyla bilgilerini müşterilerine satmak amacında olduğunu söylediler.

Lozan: 100 yıl sonra ayakta kalan tek anlaşma

Diplomaside taraflardan birisi tam zaferle çıktığını iddia ederse o antlaşma zaman içinde çöker. 1919 yılında Birinci Dünya harbi sonunda Almanya’ya getirilen ağır koşullar nedeniyle Hitler ve sonradan 2’nci Dünya Harbi çıktı. Lozan’da almak için ısrar edip alamadığımız yer Kerkük’tür. Onu da Adalet Divanı kararı ile kaybettik. Lozan Antlaşması 100 yıl sonra ayakta. Belki de ayakta kalan tek antlaşma. Maalesef kutlamayı bile çekişmeler nedeniyle bilemiyoruz. Yazık…

Rusya’da neler oluyor?

Ukrayna harbi ve Wagner’in başı Prigozhin isyanı Putin otoritesini bir ölçüde sarstı. Ama ölümcül bir darbe vurmadı. Nasıl FETÖ kalkışması Erdoğan’a darbe vurmadı ve aksine onu kuvvetlendirdi ise Wagner isyanı da Putin’i kuvvetlendirmiş olabilir. Putin’in Prigozhin’i karşısına alıp konuşması belki de bu güvenden geliyor. İşin ilginç yanı Putin siyasal rakibi Navalni’yi hapsettirmişken isyan eden Wagner’in başının B.Rusya’ya gitmesini kabullenmiştir. Acaba harbin gidişatından memnun olmayan bazı generaller ve halk arasında Progozhin’e sempati var mı?! Harbin gerekliliği ve yönetimi konusunda da askeri kanatta çatlaklar olduğu ortaya çıkmıştır. Wagner kalıntılarını temizlemek zaman alabilir.

ABD Çin’i çevreliyor, Çin ABD gibi davranıyor

Son zamanlarda ABD Dışişleri Bakanı, Hazine Bakanı Çin’e gittiler. Biden’ın iklim değişikliği konusunda Özel Temsilcisi John Kerry de Çin’de. Nasıl tek adamlar ikinci adamdan hoşlanmazlarsa ABD de rakip istemiyor. İkinci Dünya Harbinden sonra ABD Sovyetler Birliğini nasıl çevrelemişse (containment) şimdi de Çin’e aynı şeyi uygulamaya çalışıyor. Çin ise bir bakıma İkinci Dünya Harbinden sonra ABD’nin yaptığı hatalara benzer hatalar yapıyor. Elindeki önemli miktardaki para dolayısıyla birçok ülkede yatırım yaparken bu ülkeleri aşırı borçlandırıyor ve şikayetlere, olumsuzluklara neden oluyor. Çin yakın geçmişte kendisini gelişmekte olan ülkeler sınıfına dahil ettiğinde daha “sempatik” görünüyordu. Artık bu sınıfta olmaktan vazgeçti!

Kemal Bey

Sayın Kılıçdaroğlu önemli işler başardı. Çok çalıştı. Ama kazanamadı. Kazanamaması konusunda şöyle yapsaydı, böyle yapsaydı tartışmaları yapılıyor. Kazanamamasının esas nedeni Kemal Beyin Alevi olması. Türkiye maalesef Alevi Cumhurbaşkanına hazır değil. Bu eşiği aşmakla Türkiye kazanırdı. Benzer bir sıkıntı 1960 seçiminde ABD’de yaşandı. Protestanlar Katolik Kennedy konusunda endişeli idi. Kennedy Protestan din adamlarına bir konuşma yaptı. Endişelerinizi anlıyorum ama bir yasa önüme geldiğinde ABD Başkanı olarak hareket edeceğim, Katolik olarak değil dedi. Çok ufak farkla seçildi. 2020 yılında Biden’in Katolik olmasının sözü bile edilmedi. Kemal Beye kaptan olarak düşen önemli bir görev var. Şimdiden yerel seçimler sonra liderlikten ayrılacağını açıklaması. Şu sırada noktayı koyarsa büyür. Israr ederse yara almaya devam eder. Parti de yara alır.

Aslan Milliyetçilik

1956 yılında gezme amaçlı Ada’ya gelirken vapurda “vatandaş Türkçe konuş, konuşmayanı uyar” kampanyasını talebe birliği başlatmıştı. Hedef Lozan Antlaşmasında hakları tanınan Ermeni, Rum ve Musevi vatandaşlarımızdı. O tarihte herhalde Kürt bilinmiyordu ! Bu hatıra beni geriye götürdü.

Ege’de karasularının genişliği 3 mil olmalıdır

Lozan’dan sonra Ege’de 3 mil olarak belirlenen karasuları sınırına Yunanlar, 13 sene riayet etmiştir. Montreux Antlaşmasının 1936 yılında imzalanmasından sonra Yunanistan karasularını 6 mile çıkarmıştır. Biz Yunanistan’a o tarihte 3 mile geri dönmesi için baskı yapacağımıza, aksine yıllar sonra biz de 1964 yılında karasularını 6 mile çıkardık. Burada ciddi bir sıkıntı var. Egede Türk-Yunan sorunları hal edilecekse ilk iş karasularının tekrar 3 mile döndürülmesidir. Hele hele Yunanistan 12 mili aklına getirmemelidir. Karadeniz’de Türkiye’nin karasularını 12 mile çıkarması örnek teşkil edemez. Karadeniz buna müsaittir. İyon denizinde de Yunan karasuları 12 mildir. Durum buna imkan veriyor.

Dışarı gözüyle içeriden seçimlere bakış

Erdoğan halkı daha iyi tanıyor. Kampanyasını terör,milliyetçilik ve güçlü ordu ve Yeni Yüzyılda güçlü Türkiye gibi halkın kılcal damarlarına hitap eden negatif denebilecek bir sisteme oturttu.( Amerika’da 2016 seçimlerinde Donald Trump da negatif bir kampanya yürütmüştü.) Halbuki Sayın Soylu adı edilen PKK militan sayısının 100’ün altında olarak vermişti!

KKTC: Geriye bir bakış

İçinde bulunduğumuz mevcut durum beni Annan Planına geri götürdü. Şu sırada büyük şanssızlık Türkiye’deki seçimlerin komşu Yunanistan’daki seçimlerle aynı zamana rastlamasıdır. Dünyaya mukayese yapma imkanı verdi ne yazık ki….

Batı düşmanlığı – psikolojik eziklik

Tarihi unutmadan onun bize bıraktığı bazı yüklerden kurtulmak gerek. Ne gözü kapalı Batı hayranı olalım ne de sanki kan uyuşmazlığı varmış gibi Batı düşmanı. ”Kedi uzanamadığı ciğere pis dermiş” dedirtmeyelim.

Ukrayna-Rusya harbi bitmeyecek mi?

Mesul makamda olmamanın verdiği cesaretle ben de bir barış planı yaptım. İlk aşamada iki tarafın askerlerinin durduğu hattın iki tarafına Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile BM askerleri yerleştirilecek. Fakat çatışmaların durduğu yerlerin Kore ve Kıbrıs gibi donmuş ihtilaf (frozen conflict) haline gelmemesi için Rusya’nın “ilhak” ettiğini ilan ettiği bölgeler ve Kırım 5-10 yıl gibi bir süre için BM yönetimine (vesayet denebilir) devredilecek. Ayrıca, Rusya’nın azınlık haklarının ihlal edildiğini söylediği yerlere Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütünün (AGİT) denetçileri gönderilecek.

“Gelmekte Olan Sezarlar”

”The Coming Caesers” (Gelmekte Olan Sezarlar): Kitabın adı bu. 1950’li yıllarda yazılmış. Dikkatimi çeken çok yer var. Ama biri özellikle önemli: “Bundan sonraki Sezar (otokrat) Paris, Londra ve Berlin’den değil Washington’dan çıkacak…” Amaury de Riencourt, Trump’ı adeta 1950’li yıllarda görmüş! Kehanet…

Paralı askerler – özel ordular

Ekonominin özelleştirilmesi anlaşılabilir. Ama harbin özelleştirilmesi ve nizami ordu dışında özel ordulara yol açılması çok sakıncalı. Hatta tehlikeli. Rusya’da Wagner “yetersiz” dediği Rus generallere açıkça, basın önünde hakaret edebiliyor, muharebelerin devam ettiği Bakhmut’ta idari binaya bayrağı Wagner yetkilisi çekebiliyor.

İstanbul’un yeniden fethi

Sanayi tesislerinin İstanbul ve civarından ülkenin çeşitli bölgelerine taşınması için teşvikler getirilmeli, gitmezlerse cezai nitelikte vergiler konmalıdır. Kısacası İstanbul nüfusu yaklaşık 10 milyona indirilmelidir. Dikkat edin, İstanbul’da dolaşan araçların 41 yani Kocaeli plakalı olanlarının sayısı göz ardı edilemeyecek kadar çok. Kısacası İstanbul ve civarı sanayi bölgesi olmaktan kurtarılmalı. Fetih böyle olur.

KISA YORUM | Hindistan-Pakistan

Dört yıl büyükelçilik yaptığım Hindistan, bütün eksikliklerine rağmen demokrasi içinde yoluna devam ediyor. İlim ve teknoloji alanında önemli ilerlemeler kaydetti. Buna karşılık Pakistan hem darbeler hem siyasal cinayetler içinde çalkalandı. Hâlâ da çalkalanıyor.

Ekselans Vladimir Putin, Devlet Başkanı, Kremlin

Sayın Putin, devlet adamlarının, politikacıların hata kabul etme konusunda cimri oldukları biliniyor. Halbuki hata kabulü erdemdir. İnsanı küçültmez: aksine… Hatanızı kabul ediniz, yanlıştan dönün. Cimrilik yapmayın. Bize Tolstoy’ların, Borodin’lerin Rusya’sını geri verin.

En büyük kutuplaşma yönetenlerle yönetilenler arasında

Kutuplaşma denince genelde Doğu-Batı, Asya-Pasifik ya da demokrasi-otokrasi çatışması anlaşılır. Aslında en büyük kutuplaşma yönetenler ile yönetilenler arasında cereyan ediyor. Benim kutuplaşmadan anladığım budur. Yirmi ikinci asra bu kutuplaşma damga vuracak.

Rus-Ukrayna harbinde neler oluyor

Cepheden Rusya’ya kötü haberler gidiyor. Ukrayna’nın son günlerde doğuda Kharkiv civarında kaybettiği bazı toprakları ve kasabaları geri aldığı anlaşılıyor. Bundan sonrası için Putin’in önünde üç ihtimal var: Harbi durdurup çekilmek (imkânsız gibi), tam ve kapsayıcı bir hücuma geçmek (zor), yıpratıcı bir uzun savaşa gönül indirmek (en mümkünü).

Nedir bu Şangay İşbirliği Örgütü (ya da Şangay Beşlisi)?

Erdoğan 2013’te Putin’e, “Bizi Şangay Beşlisi içine alın, biz de AB'ye allahaısmarladık diyelim, ayrılalım oradan” demişti. Bu gerçekleşmedi ama Putin 9 yıl sonra Türkiye’yi ‘diyalog ortağı’ yaptı… Örgütün başlangıçta NATO’ya rakip olmak amacıyla kurulduğu izlenimi vardı. Bu izlenim zamanla yok oldu. Daha sonra Ermenistan, Azerbaycan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye “diyalog ortağı” (gözlemci) oldu. Bunlara Katar, Mısır ve Suudi Arabistan da katıldı. İran’ın üyelik süreci başladı, Belarus, Afganistan ve Moğolistan üye olmak istiyor.

Adalar meselesi: Bir daha, tane tane anlatıyorum

Meseleleri bağırmakla halledemeyiz. Ciddiye alınmamız için kararlılıkla hukuki yollara başvurmalıyız. Biz bağırdıkça tehdit ediliyoruz kampanyası yaparlar. “Revizyonist“ ülke görüntüsü vermemeliyiz. Haklı iken haksız görünürüz. Bilmem anlatabildim mi? Konuları canlı tutmanın ve zaman içinde netice almanın yolu budur diye düşünürüm.

Rusya-Ukrayna krizi ve tahıl ithalatı

Avrupalılar Türkiye’nin Avrupa’nın tahıl ambarı olacağı kanaatinde idiler. Ukrayna bir ölçüde oldu. Şimdi mevcut krizde tahıl ithalatımız ne olacak diye endişe ediliyor. Afrika’da toprak kiralayıp tarım yapmaya çalışılıyoruz. İçimden ağlamak geliyor.

Şehir diplomasisi

Şehirler bugün ülkelerin en önemli aktörleri oldu. Nüfusların önemli bir kısmı şehirlerde yaşıyor. Mülteci sorununda yükün büyük kısmını şehirler taşıyor. Terör ne yazık ki...

“Rusya, Türkiye’yi arabulucu yaparak NATO içerisinde bir çatlak yaratmak istiyor olabilir”

“Bütün mesele şu; Sayın Erdoğan’ın Rusya’nın NATO’dan istedikleri konusunda bir yetkisi var mı? NATO yetkilileri ile bunu görüştü mü? Bu bilinmiyor, ben zannetmiyorum. Rusya’nın bu işe temayül göstermesinin sebebi Türkiye’yi NATO’nun zayıf halkası olarak görmesi. Yani Rusya, NATO üyeleri arasında bir çatlak yaratmak istiyor. Bu bakımdan tehlikeli bir durum var.”

“Ukrayna krizi diplomatik çözüme doğru gidiyor”

“Ukrayna krizi konusunda Rusya ile Batı arasında bir diplomatik diyalog başlamış durumda. Bir yol bulunacak gibi görünüyor…”, “Orta Doğu'ya bizim bakışımız biraz yanlış. Biz Orta Doğu'ya Yeni Osmanlı gözüyle baktık. Halbuki Arap ülkeleri bunu hatırlamak istemiyor…”, “Son zamanlarda Afganistan, Libya ve Mavi Vatan'la ilgili konular gündemden düşmüş durumda.”

Türkiye’nin yeni dış politikası, ‘sorunsuz çember’: “Komşularla, bozduğumuzu düzeltme dönemi”

“Birçok ülkeyle ilişkilerimizi bozduk. Mısır'a hakaretler ettik. Birleşik Arap Emirlikleri'ni 2015 kalkışmasına katkıda bulunmakla suçladık. Üstelik İsrail'le ilişki kurunca bu ülke, kınadık; bölgede İsrail'le ilk ilişkiyi kuranın biz olduğumuzu unutarak. İsrail’e Allah'ın her günü adeta hakaretler yağdırdık. ‘Terör devleti’ dedik.” Şimdi bunları düzeltmeye çalışıyoruz.

Ukrayna, 1991: “Ben demiştim demek istemem ama demiştim”

“O sırada Dışişlerinde NATO Genel Müdürü idim. Meslek hayatımı tehlikeye atarak Ukrayna’nın nükleer silahlardan arındırılmasının yanlış olacağını, bu ülkenin NATO ile Rusya arasında tampon olduğunu, nükleer Ukrayna’nın Rusya’ya denge oluşturacağını söyledim, dinletemedim. Nükleer silahları olan Ukrayna’yı Rusya böyle hırpalayabilir miydi? Rusya Kırım’ı ilhak edebilir miydi?

“Türkiye, Ukrayna krizi sebebiyle ekonomik, siyasi ve askeri büyük sıkıntılara maruz kalabilir”

“Türkiye’nin NATO içerisinde nasıl bir tutum takındığı belli değil. Ekonomik, siyasi ve askeri büyük sıkıntılara maruz kalabiliriz. Bu bakımdan bu meselenin diplomatik yoldan halledilmesini isteyecek ülkelerin başında Türkiye geliyor.”