Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslamcılıktan ‘millîlik’e geçtiği (geçmek zorunda kaldığı) 2015’ten bu yana dilinden düşürmediği “Bizim bir Misâk-ı Millî meselemiz vardır” cümlesi gelir Lozan’a dayanır, ki zaten Lozan da doğrudan payını alır bu iddiadan. Lozan Kürtler için de bütün doğal haklarının Türkiye Cumhuriyeti devletinin insafına bırakıldığı bir antlaşmanın adıdır ve Kürtler on yıllar boyunca o insaftan zerrece nasiplenmemişlerdir. Yani Lozan Türk egemenliğini sınırladı, Kürtleri Türk egemenliğine zimmetledi, fakat şimdi egemenliğin genişletilmesi isteniyor ve bu da Kürtler olmadan olmuyor.
Baskın Oran, Agos’ta yazdı: “Fesih Bildirisi’nde 2 kelime: Soykırım ve Lozan”: “Farkında mıyız bilmem, Türkiye çok önemli bir “şerden hayır” olayı yaşamakta. Şöyle ki: Bu devlet kurulduğundan beri demokrasiyi engellemekte kullanılan başlıca kavram olan Kürt Meselesi, ilk defa gerçek bir demokrasi yaratmanın umudunu vermeye başladı.”
Yaşadığımız kayyum tartışmaları bize yerel yönetimlerin toplumsal ve siyasi hayatımızda ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yerel yönetimlerin kıymetini bilen ülkelerde, daha gelişkin bir demokrasi kültürü var… Son yıllarda özellikle Avrupa ülkelerinde siyasetin öne çıkan yüzleri arasında belediye başkanlarının dikkat çektiğini görmek mümkün. Yerelin güçlenmesi, “merkez”in denetimini kolaylaştırıyor. Başa dönecek olursak, silahların bırakılması yeni bir çığır açacak kadar önemli…
İngiltere'de terörle mücadele polisi, Başbakan Keir Starmer ile bağlantılı iki mülk ve bir arabanın yangınla zarar görmesinin ardından bir şüpheliyi tutukladı.