GÜNÜN YAZILARI

Sırf “evet” densin; “yetmez”i olmasın (istiyorlar)

Yukarıda gördüğünüz üç devrim lideri hep bu çizgideydi, “yetmez”siz bir “evet” istiyordu: Robespierre, Lenin, Mao (ve daha niceleri). Şimdi de bazı İslâmcılar, İslâmcı devrimler adına aynı şeyi söylüyor. Suriye’de, susun ve kabullenin HTŞ ne derse. Öyle boş şeyler istemeyin, laiklik veya kadın özgürlüğü gibi. Avucunuzu yalarsınız. Bunlar olmayacak, çünkü bunların ardında, devrimin kollektif iradesi ve ağırlığı değil, tamamen kişisel zevk ve tatmine yönelik bireysel ve liberal özlemler yatıyor. – 1848’den itibaren, liberalleri (ferdiyetçileri) horlamak Bismarck’tan Bolşeviklere ve Kemalistlere uzanan bir özellikti. Çağın sorunları “demir ve kan”la halledilecekti. Buydu, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki yeni zihinsel sertleşme (Amerikalı tarihçi Robert Palmer’ın dikkat çektiği “new toughness of mind”). Şimdi, bu endişeli aydın sopalama sporunun yeni bir versiyonu çıkageliyor.

Trump’u beklerken

Dünya haklı olarak Trump dönemine endişe ile bakıyor. Gerçekten Ukrayna’ya, hatta Avrupa’ya sırtını çevirip Çin’le hasmane bir ilişkiyle girecek mi? Orta Doğu’da İran’la bir mücadeleye tutuşacak mı? İsrail’e vereceği destek nereye kadar uzanacak? Ticaret savaşları başlatacak mı? 2015 Paris Sözleşmesinden yeniden çekilerek iklim değişikliğine karşı mücadeleye ölümcül bir darbe indirip küresel ısınmanın daha da artmasına sebep olacak mı? Ve tabii başta komşuları Kanada ve Meksika ile NATO müttefiki Danimarka ile kavga edecek mi? Trump’ın önündeki en büyük fren görev süresi.

“Gelmekte olan Sezarlar”

”The Coming Caesers” (Gelmekte Olan Sezarlar): Kitabın adı bu. 1950’li yıllarda yazılmış. Dikkatimi çeken çok yer var. Ama biri özellikle önemli: “Bundan sonraki Sezar (otokrat) Paris, Londra ve Berlin’den değil Washington’dan çıkacak…” Amaury de Riencourt, Trump’ı adeta 1950’li yıllarda görmüş! Kehanet…

Rusya ve İran’ın bile terk ettiği Esad’ı bir türlü terk edememek….

Sayın Ali Bulaç’ın Serbestiyet’te yazdığı son yazıya üzüldüm. Sadece adil olmadığı için değil, iyi bir entelektüelin analiz gücünü öfkesine kurban vermesi nedeniyle de üzüldüm. Siz Suriye’ye bakınca sadece Türkiye’deki AK Parti ve İslamcı kesimle olan mücadelelerinizi görüyorsunuz, Suriye’yi görmüyorsunuz. Siz Türkiye’de hak ve özgürlükler için kendinizde mücadele hakkı görüyorsunuz, peki niye aynı hakkı 60 yıllık bir diktatörlük rejimi altındaki Suriyelilere çok görüyorsunuz? Bu oryantalizm değil mi?
- Advertisement -

Trump’ın Panama Kanalı ile derdi ne?

Panama konusu, Amerikalıların bir kısmı için bir ulusal gurur meselesi. Trump, Panama bahsini, Amerikan gemilerinin Kanal’dan geçerken ödediği yüksek ücretlerden ve Çin’in ülkede gitgide artan etkisinden açtı. Mealen şunu diyor: “Biz Panama Kanalı’nı Panama’ya verdik ama şu an Çin işletiyor. Panama bizim iyi niyetimizi suiistimal etti; ben oradaki iki stratejik lokasyonun kontrolünü Çin'e bırakamam, gerekirse askeri ve ekonomik baskıda bulunmaktan da çekinmem.”

En Son Çıkanlar