Bir süredir harekete geçmek isteyen jandarma güçleri hükümeti de ikna ederek operasyona başladı. 30 kişi öldü. Üzerlerine gaz dökülen tutuklular yandı. Görevliler hakkında sözde soruşturma açıldı. Dosyalar gitti geldi. Tanıklar dinlendi. Peki 25 senenin sonunda ne oldu? Hiçbir şey. Böylece bir suç daha örtbas edilmiş oldu. O dönemin gazeteleri açısından, yapılan haberler, bir meslek ayıbıdır.
Bundan bir yıl önce henüz Bahçeli sadece DEM’e el uzatmış ama Öcalan çağrısını yapmamışken 12 Ekim 2024 günü “Bahçeli, yerli De Klerk olabilir mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Evet, Bahçeli son bir yılda yaptıklarıyla bir yıl önceki biraz iddialı yazımı doğruladı ve bizim De Klerk’imiz oldu.
Nejat İşler’in bir cümlesi yıllar önce kapalı bir odada kalması gereken prova anını yeniden gündeme taşıdı. Nuri Bilge Ceylan’ın paylaştığı görüntüler, sinemada mahremiyet, rıza ve güç dengesine dair eski ama hiç çözülmemiş bir tartışmayı bugün yeniden harlatıyor; oyuncu–yönetmen ilişkisinin görünmeyen tarafını bir kez daha düşünmeye zorluyor.
Lefter Filmi’nin Netflix’te yayınlanmasıyla, büyük oyuncunun hayatı belgelenmiş oldu. Torunu Özcan Katmer’le filmin gerçekleri yansıttığı konusunda hemfikir olduk. Ada’da Lefter’le komşu olduk. Lefter’in matematik zekasından haberim yoktu. Filmin bir yerinde, öğretmeninin, “Verdiğim problemin cevabını doğru olarak buluyor ama nasıl bir işlem yaptığını anlatamıyor.” demesi, bana çok tanıdık geldi.
Devletin Dersim özründen 13 yıl sonra bugün CHP’li bir Alevi milletvekilinin Dersim’i anması bile linç edilmesine yetebiliyor. Toplumlar her zaman ileri gitmiyor bazen geriye de gidebiliyor. 2011’de özür dileyen Erdoğan’ın hatta 1987’de genç bir asker olarak yaptıklarından en azından utanan Muhsin Batur’un bile gerisine düşenlere kısa bir hatırlatma…