Türkiye’deki çözüm çabaları ile Rojava’daki durum, Ankara’daki yaklaşımlar ile Erbil’deki tutumlar birbirinden bağımsız değil. Büyük bir Türk-Kürt entegrasyonu gerçeği ile karşı karşıyayız. Tarih bunu önümüze hem bir zorunluluk hem de fırsat olarak getirmiş. Naz yapanlar, bunu suistimal edenler hata yapar.
ABD’deki bugünkü durum 1930’ların bir tekrarına benziyor ama baştaki hokkabaz sayesinde gerçekten komediye benzeyen tarafları var. Oysa 1930’ların trajediyle bittiği malum.
1930’larda da ABD dünyaya sırtını çevirmiş, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan düzenden uzak durmuş, hatta Milletler Cemiyetine üye dahi olmamıştı. Ekonomik politikası da korumacılığın en uç noktalarına kadar gitmişti. ABD gümrük vergilerini ortalama %45’e çıkarmıştı. Bunun sonucunda kriz Avrupa’ya yayılmış, Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesinde önemli bir etken olmuştu. Bu da dünyayı İkinci Dünya Savaşına sürüklemişti.
Hale Albayrak, Zeynep Sude Sönmez, Ali Erdem Altun yazdı: “Hijabwashing” aslında ülkemizde çok tanık olduğumuz türden bir durum. Bu kavramı internette ararsanız bulamazsınız çünkü henüz bu stratejiyi kavramsallaştıracak ve toplumsal uzlaşı zeminine taşıyacak derecede söylem gücüne sahip değil. Hijabwashing için Türkiye’den verebileceğim ve hepimizin duyduğu an neyden bahsettiğimi anlayacağı tek bir cümle söyleyeceğiz: “Benim annem de kapalı.” Siyasi arenada ve medyada başörtüsüyle ilgili üretilen söylemler; esas sorunları gizlemek, otoriter uygulamaları meşrulaştırmak için kullanılan bir kalkandan ibaretse burada hijabwashing’den söz edebiliyoruz.
ABD’de 120 milyon kişinin canlı izlediği, Trump ile çok sayıda ünlünün akın ettiği Super Bowl’da, rapçi Kendrick Lamar’ın şovu sırasında sanatçılardan biri üzerinde "Sudan" ve "Gazze" yazan Sudan ve Filistin bayraklarını açtı. Sanatçı güvenlik tarafından gözaltına alındı.
Kosova’da 9 Şubat’ta yapılan genel seçimde sayılan oyların yüzde 41,99'unu alan mevcut Başbakan Albin Kurti’nin genel başkanı olduğu Kendin Karar Al Hareketi (Vetevendosje) zaferini...