Donald Trump’ı münazarada yenen Kamala Harris, sıradan bir isim olmadığını bir kere daha ispat etti. Bu noktadan sonra Kamala’nın seçmenlerinin sayısı giderek artabilir, yani Harris hedefine ulaşabilir. Bazı Amerikan Demokratları Harris'in performansını yetersiz bulsalar ve karamsar olsalar da bence Harris onları şaşırtacak. Öte yandan ekonomi gibi konularda Harris'e yapılan bazı haklı eleştiriler de var. Harris'in ekonomideki bazı söylemleri gerçekçi olmayabilir. Ancak ne olursa olsun rüzgar artık ondan yana esiyor.
Kâğıt üstünde legalist ve demokratik beklentiye uygun bir şema var. Ancak uygulamaya ve sahaya baktığımızda, demokratik hukuk prensiplerinin gerektirdiği ordu—siyaset yapılanmasının çeşitli nedenlerle olmadığını görüyoruz.
Her suçun akli bir nedeni, ideolojik, siyasi, kültürel, sosyal bir bağlamı olmayabilir. Her suç bir sosyal gerçekliğe tekabül etmeyebilir, “bizim”le ilgili bir şey söylemeyebilir. Bazen suçlar sadece suçtur ve insanlığın karanlık yüzünün eseridir. Her olay büyük siyasi hesaplaşmada malzemeye dönüştürülüyor, dönüştürüldükçe ilgi çekiyor. Trajedilere büyük anlamlar yüklemek, onları siyasete çekmek sizi duyarlı insanlar yapmıyor, aksine sadece kendi dertleriyle ilgilenen insanlar yapıyor. Bu hem kötücül bir bencillik hem de toplumu kutuplaştıran, düşmanlığı artıran kötücül bir siyaset.
Tanklar karşısında bir cocuk. Bankalar karşısında paraya tamah etmeyen bir masumiyet. Sütunlu bina ve gökdelenlere karşı basit bir kamp çadırı. “Gerçeği gördük, şehadet ederiz ki…” diyen bir hakperestlik. “Bu suça ortak olmayacağız” diyen bir kendi kendini feda etme kahramanlığı. Çadırların toplamından tecelli eden bir nübüvvet. Hakka şahitlik yapıp, görünmez bir firavuna karşı hakkı söyleyen üniversite öğrencileri, Rachellar, Ayşegüller. Onlar topluca bir peygamber. Bu zamanın peygamberleri onlar.
İşin en ironik yönü dünyanın en büyük demokrasisi olduğunu söyleyen Amerika bir sabıkalı ile eski savcı arasında seçim yapacak. 10 Eylül TV karşılaşmasında da eski savcı tartışmaya hakimdi. Eski Başkan Trump milliyetçi bir söylemle Amerika’nın artık başkalarına yardım yerine kendi içinde ekonomisini güçlendirmeyi, mülteci akınını durdurup Amerika’nın “beyaz ırk” olarak devam etmesini istiyor. Söyledikleri tutarsız. Amerika artık beyaz olamaz. Mültecilerden meydana gelen Amerika işçi gücüne yani mültecilere muhtaç. İçine kapanık ve ticarette korumacı Amerika dünya ticaretinde oynadığı ezici üstünlüğü ve doların hakimiyetini nasıl devam ettirecek! Herhalde Putin de Çin lideri de aksini söyleseler de Trump’ı destekler.