Uluslararası Adalet Divanı iklim krizi konusunda kapsamlı bir danışma görüşü yayımladı. Yalnızca en dikkat çekici kazanımları listelemek istediğimizde bile ortaya uzun bir liste çıkıyor. Söz konusu danışma görüşünü iklim aktivistleri ve onu talep eden devletler için tarihi bir zafer olarak görmek abartılı olur.
26–27 Aralık 1993 günlerinde, iki gün süren ve Hilton Oteli’nde verilen bir akşam yemeğiyle son bulan Demokrasi Kurultayı’na binlerce insan katıldı. O dönemin DEP Genel Başkanı Yaşar Kaya, milletvekilleri, Sadun Aren, Zülfü Livaneli gibi pek çok aydın ve sanatçı burada yer aldı.
Bu aslında, iki insanın doğru zamanda ve doğru yerde yapmak istediği görkemli bir kurultayın hikâyesiydi. Korkunun ve şiddetin kol gezdiği bir dönemde, tünelin ucunda bir ışık olma hayali Aralık 1993’te gerçeğe dönüştü
Hollanda’da ülkeyi seçime götüren geçici hükümet, geçmişte kamuda başörtü yasağını da savunan Dilan Yeşilgöz’ün İsrail’e karşı yaptırımlara karşı çıkması üzerine dağıldı. Geçmişte Hollanda’nın İsrail büyükelçiliğini üstlenmiş Dışişleri Bakanı Casper Veldkamp, Yeşilgöz’ün İsrail’e yaptırımları kabul etmemesi üzerine diğer bakanlarla birlikte istifa etti. Hollandalıların %78’i İsrail’e tepkili, fakat koalisyon ortağı merkez sağ VVD partisinin lideri Dilan Yeşilgöz İsrail’i eleştiren tüm sanatçıları, siyasetçileri “antisemit” ilan etmenin peşinde. 12 Eylül döneminde Türkiye’den kaçan bir ailenin kızı olan Dilan Yeşilgöz, 12 Eylül işkencecilerinin bile hayal edemeyeceği bir kötülüğün bayraktarlığını üstlenmiş durumda. Ve ne trajik ki İsrail’i eleştiren ne kadar Hollandalı varsa hepsi karşısında ilk Dilan Yeşilgöz’ü buluyor.
Neredeyse yarım asır önce rakıya, masasına yakışan bir hayal mahsulüne kalktı kadehler: “Rakı içtiğin gün ölmezsin.” Ve öyle kutladılar “Dünya Ölmeme Günü”nü. Çiçek Pasajı’nın gerçek efsanelerinden… Fonda mutlaka bir akordeon sesi. Sonra o güzel insanlar, o güzelim masalardan kalkıp gittiler. O akordeoncu kadın, Madam Anahit de 22 yıl önce bugünlerde, 29 Ağustos’da gitti. Kulağımda o eski şarkı: “Benim göynüm sarhoştur yıldızların altında…”
Hem Naziler hem Sovyetlerin nüfus mühendisliğinin mağduru olmuş bir milletin mensubu olarak 1947’de Avusturya’da bir Nazi mülteci kampında doğmuş Ortaylı’nın ırkçı bir nüfus mühendisliğine hevesi neyle açıklanabilir?