İsrail’in, Lübnan’a kara harekatı başlattı. İsrail ordu sözcüsü, “Kuzey Okları Harekatı” adını verdikleri saldırıyı “Hizbullah'a karşı 'sınırlı, yerel ve hedefli saldırılar” diye tanımladı. İsrail ordusuna ait zırhlı araçlar sınırı geçti. Lübnan'ın güney bölgelerine top atışları yapıldı, savaş uçakları ise Beyrut şehir merkezini bombaladı.
Beyrut’ta Nasrallah’la görüşebileceğimiz söylenmişti. Ortadoğu’nun “görünmeyen adamı”nı görme ihtimali bile heyecan vericiydi. Gece vakti, Hizbullah militanları öncülüğünde Güney Lübnan’ın dar ve bakımsız sokaklarını bir otobüsle geçtik. Karanlık bir sokağın başında durduk. Çok katlı bir binanın yanında otobüsten indik, güvenlik kontrolünden geçtik. Nasrallah, simsiyah saçları ve simsiyah sakalıyla karşımızdaydı. “Heyetimizdeki kadınların giyimlerine karışırlar mı?” diye bir tereddüt geçirdik. Ama bir dayatmayla karşılaşmadık. Nasrallah bize Hizbullah’ın hedeflerini ve mücadelesini anlattı. Oldukça temkinli konuşuyor, çözüme yatkın mesajlar veriyordu. O zaman çok gençti. İsrail’in “öldürülecekler listesi”nin en tepesinde yer alıyor ve bölgenin ölümsüz lideri olarak kabul ediliyordu.
Partisinden “devam eden soruşturma” gerekçesiyle istifa eden AK Parti Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci'nin oğlu uyuşturucu ticareti yapmak suçlamasıyla tutuklandı.
“Ahmak Davası” bundan böyle bir hukuk davası, kadı konusu olma niteliğini kaybedip, darbe dönemlerinde tanık olunan bir “siyaseten katl” hükmü kazanmıştır. Bu saatten sonra çıkacak hiçbir karar bunun önüne geçip “işte adalet!” diye haykıramayacaktır. Çünkü örüntü en başında yanlıştı. Hukukçuların mütalaaları elbette önemsiz değil ama bir hukuki şaibe ortaya çıktığında, bir kural yıpratıldığında ana yatağına döner, kendini siyasetin kucağında bulur.
Araştırmacı yazar Ira Tzourou, Van Gölü’ndeki Akdamar adasının adını Agos’a yazdı: “Ağtamar’ adı Kraliçe Tamar vesilesiyle verilmiş olması çok güçlü bir hipotez. Kraliçe, Tamar adını alan ilk Ermeni kadın. O dönem Arapça isimleri kullanmak yaygındı. ‘Al-ṭamar’ (الطمر) Arapçada hurma demektir. 1940’larda ortaya çıkan ve 1980 askerî rejimi döneminde resmileşen ‘Akdamar’ ise T.C. yönetiminin icadı olan bir deformasyon.”