Çin’in Fransız konyaklarına vergi koyması Fransız üreticilerini kızdırdı. Avrupa Birliği’nin Mercusor (Avrupa Birliği’nin bir tür Latin Amerika kuruluşu) ile imzaladığı ticaret anlaşmasına bu kez Fransız çiftçileri isyan etti. Güney Amerika’dan gelecek et ile rekabet edemeyeceklerini söylüyorlar. Yolları kapadılar. İkinci Dünya Harbinden sonra başta Amerika ve Batılılar ağırlıklarını serbest ticaretten yana koydular. Sistemi ucuz malları ile bilhassa Çin bozdu ve Batıyı şaşırttı. İkinci Dünya Harbinden sonra kurulan sistem çöktü..GYenisi nasıl kurulur veya kurabilir mi !
Kara kış… 100 bin işçi aileleriyle Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyor. Her molada, her düzlükte bir “madenci şehri”. Sesleri çekiç ritmi gibi: “Gemileri yak-tık, geri dönüş yok!” Biraz ısınmak için de ateşler yakılıyor, molalarda. Gecenin karanlığında ateş böcekleri mi dersin uzaktan, “Bir şehir kalkmış, konmuş buraya” mı… “Bolu-Mengen-Gerede, insanlık nerede?” yakarışı da sloganlarında. Nâzım’ın şiirindeki “Büyük İnsanlık” yürüyor, “büyükler” sıcacık makamında pervasız: “Kuru gürültüden korkmam…”
ABD başkanlık seçimlerinin tek kazananı Donald Trump ve kankası Elon Musk değildi. Podcast yayıncıları da bu seçimlerin galibiydi. Seçimlerden sonra liberal ana akım televizyon kanallarının reytingleri düştü, Trump’ın konuk olduğu ve özellikle bu seçimde sağa kayan genç erkeklerin dinlediği podcast dünyasına ilgi arttı. Demokrat elitler seçim hezimetinin ardından düşünmeye başladı bile: Amerikan medyası inandırıcılığını nasıl yitirdi? Medyayı kim kurtarır? Kamala Harris, Joe Rogan’a konuk olsa sonuç değişir miydi? Özeleştiri yapmakta zorlanan Amerikan liberallerinin telaşla aradığı reçete ABD’nin en ünlü Amerikalı Türklerinden Hasan Abi’nin Twitch yayınlarında saklı.
İslam’ın kendine göre bir bilgi elde etme usulü, yani fıkıh usulü, hadis usulü, tefsir usulü, kelam usulü vardır. Akademik yöntem, bir tür bilgi tekniği ve arkeolojisini yapma girişimidir, haklı sebepleri olsa da bilgi bütünden küçük parçalara indirgenmedikçe bilimsel araştırmaya konu olmaz. Akademisyen ne İslam'ın hakikatleri hakkında bize bilgi verir ne de gündelik hayatta hareket ederken bize bir yol haritası çizer. Burada kategorik olarak "din ile bilim" arasında çatışma olmaktan çok, İslam ile ilahiyatçının dili ve yöntemi arasında temel bir çatışma baş göstermektedir.
DEM Parti Eşbaşkanı Bakırhan’ın anlattığına göre Abdullah Öcalan “Marx’ın yazmak istediği son kitabı yazmak istiyor”muş. Peki yazmalı mı? Benim tavsiyem: Yazmamalı. Kim takar Marx’ı kardeşim? İnsanların hayatları telef olurken, bir milletin istikbali sözkonusu iken kim takar Marx’ı? Kürt milletinin değer vereceği bir siyasi lider olmak varken gidip vasat bir felsefe doktora öğrencisi olmaya ne gerek var?