PKK’nın silah bırakma kararında yer alan Lozan, 1921 anayasası gibi vurguların bir sorun olarak öne çıkarılması, bunların barış sürecine itiraz etmeye vesile edilmesi bu tür tepkilerin tipik bir örneği… Silahsız Kürt siyasetinin muhtemel getirilerini, kurucu yeni hamleyi görmekten çok, mevcudu koruyan itirazcı bir tutum üretmek de öyle…
12 Mayıs 2025 tarihi Türk ve Kürt halklarının ortak geleceği, ülkemizin huzuru ve her birimizin güvenliği için tarihi bir gündü. Barışa yaklaştıran her adım...
Yaklaşık 47 yıldır varlığını sürdüren milyonlarca sempatizanı olan ve Ortadoğu’da birkaç ülkede örgütlü olan PKK kendini feshediyor. Ancak gel gör ki örgütün varlığına son vermesi değil de kendisini doğuran nedenleri anlattığı açıklama üzerinden kıyamet kopartılıyor. Nasıl olur da örgüt, ‘Kürtlere yönelik 100 yıllık baskı olmuştur’ diye açıklama yapar. Sormak lazım… Ne diyecekti ki? Biz dağa temiz hava almak için mi 47 yıldır çıktık? Siz de çıkar “bu ülkede kimseye ayrımcılık yapılmamıştır’ der kendi doğrunuzu topluma izah edersiniz. Buna siyaset denir. Ama hiçbir siyaset "düşünceden bölünme" çıkartmaz.
1978 yılında bağımsız birleşik Kürdistan kurmak için silahlı mücadele başlayan PKK, 2025 yılında silahı bırakıp, kendini fesh ederken Lozan’ı eleştirdiği için bölücü ilan edildi. Yani daha bir ay öncesine kadar Türkiye Cumhuriyeti ile savaş halinde olan bir örgüte, “sen nasıl Lozan’ı eleştirirsin” diye kızılıyor. Belki de bu bir normalleşmedir; PKK bir anda silahla çatışılan değil, kalemle tartışılan bir örgüte dönmüştür!
PKK aradan çekilince Kürt kimliği bir baş dönmesi yaşayacak. Sevgi veya nefretin konusu olsun farketmez, marazi bir bağımlılık geliştirmiş olan tüm aktörler bocalayacak. Kendilerini yeni realiteye göre konumlandırma lüzumu doğacak. Fakat bir bütün olarak Kürtler için yeni durum yepyeni bir fırsatı doğuracak: Kürtler hızla devletleşecekler.