Adaya koca koca, yıkılası beton yapılar yapıldı. Vatandaşın giremediği bir takım yapay beton kaleler inşa edildi. Siluet ve doğal yapı yok edilerek ada bir post-modern gecekondu mahallesine dönüştürüldü. Yazın nefes almak ve denize girmek isteyen yüz binlerce İstanbullu, yanı başlarındaki bu adalardan faydalanamıyor.
Güney Kore Başkanı Yoon, yolsuzluk suçlamalarını ve meclis çoğunluğu kazanan muhalefeti bastırmak için bu Çarşamba (4 Aralık) günü sıkıyönetim ilan etti. Meclisi kapattı, siyasi faaliyetleri ve basını yasakladı, muhalif siyasetçileri tutuklama emri verdi. Güney Koreliler sokaklara, muhalefet ise meclise akın etti. Meclis başkanı ve muhalif vekiller tankları aşarak, duvarlardan atlayarak Genel Kurul’a girdi. Halk koltuklarla meclis kapılarında barikat kurdu, askerlerin tüfeklerini tutarak meclise siper oldu. Güney Kore, sadece altı saat, yedi dakikada sıkıyönetimin kaldırılmasını sağladı, tek adam olmaya hevesli Yoon’un darbesini durdurdu, azil ve yargı sürecini başlattı. Güney Kore’nin bu altı saat, yedi dakikalık dirayetinin arkasında 76 yıllık bir demokrasi mücadelesi yatıyor.
Benim 1960’larda okuduğum İmam Hatip’te Arapça, İngilizce, Farsça; tabiat bilimlerinden fizik, kimya, biyoloji; sosyal bilimlerden sosyoloji, psikoloji; felsefe; İslami ilimlerden tefsir, hadis, kelam dersleri vardı; Yüksek İslam Enstitüsü’nde müfredat iyiydi. Yüksek İslam Enstitüleri’nin İlahiyat Fakülteleri’ne çevrilmesi iyi mi oldu, kötü mü oldu? Bu sorulmaya değer bir sual. Yaşadığımız tecrübeden maksadın hasıl olmadığını anlıyoruz.
Neredeyse herkesin olup bitende bir dahli ve özeleştiri gerektiren bir hissesi olduğu halde, devletiyle toplumuyla, cemaatleri ve fertleriyle herkes, bir grup insanı umacı seçip ortak kusuru sadece onların üstüne yıkarak örtbas etmek değildi hakkâniyetli olan.
“Milliyetçiler, aşırı sağcılar, ülkücüler asla çözüm istemez, o kesim asla değişmez” diyenlere de bu köşede çokça değindim. Bir örneği yeniden paylaşmak isterim. İngiltere Başbakanı Tony Blair’le Kuzey İrlanda’da barışın sağlanma sürecindeki en etkili isimlerden biri olan dönemin İrlanda Başbakanı Bertie Ahern, “Neden çözüm için uğraştın?” sorusuna şu karşılığı vermişti: “Ben İrlanda milliyetçisiyim, onun için çözüm ve barış istiyorum.”