Türkiye’nin, uluslararası dengeleri gözeten bir Suriye politikası uygulayabilmesi, bu kargaşa ve kaos ortamında önem taşıyor. Bazı medya kuruluşlarının yangına körükle gittiği bir iklimde, “Suriye’nin iki temel gücünün sorunu çözme gayretinde bulunduğu” saptaması önemlidir. Cumhurbaşkanı’nın “Suriye Demokratik Güçleri ile Şam yönetimi arasındaki entegrasyon arayışları, Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir adım” ifadesini de not etmek faydalı olabilir.
Türkiye gibi iki asırlık parlamenter geleneği olan bir ülkede, toplumsal karşılığı bulunan akımları yargı yoluyla dışlamak, sistemin dışına itmek, imkansızdır. Bu yönde ısrar etmenin, ülke adına bedelleri olur. Toplumda belirgin bir eğilim oluşmuşsa, o eğilim kendine akacak bir kanal bulur. Seçmen, muhalefete, muhalefetin en zorlandığı anlarda bile bir mecra açar. Dünkü CHP davasını, “muhalefet var olmalıdır” duygusuyla izledim. Çünkü iktidarı denetleyecek ve demokrasinin kurallarının işletilmesini sağlayacak olan anahtar, muhalefettir.
Sevan Nişanyan'ın yeni kitabı Basit Türkiye Tarihi, 2600 yıl öncesine gidiyor ve bu hayli uzun dönemin ciddi paralellik ve sürekliliklerle bir bütün olduğunu iddia ediyor. Dolayısıyla “eldeki hamurun hep aynı hamur olduğunu” göstermeyi hedef tutuyor. Yalnızca AK Parti’yle, Ecevit’le, Mustafa Kemal’le, II. Mahmut’la, Osmanlı ve Selçuklularla izah edemeyeceğimiz bir tarih olduğunu gösteriyor. Bu doğrultuda Osmanlı, Müslüman Roma olarak karşımıza çıkıyor.
Her ne kadar yazımızın başlığı yeni hahambaşının seçimine işaret etse de, gerçekte bu makamın kime tevdi edileceği büyük ölçüde kesinleşmiş görünmektedir. Beş asrı aşkın bir geçmişe sahip Hahambaşılık kurumu için 2002 yılından bu yana üç dönemdir uygulanan seçim prosedürü ise bu kez daha çok şeklen işletilecek gibi gözükmektedir.
Kesin İnançlılar, sadece tarihî bir analiz değil, bugünün bireyine yöneltilmiş ahlaki bir sorudur da aynı zamanda: Gerçekten neye inanıyorsun ve neden? Bu soru Türkiye’de her geçen gün daha az soruluyor, ama cevabı verilmedikçe toplum olarak aynı kısır döngüde savrulmaya devam edeceğiz: Şimdiki zamandan kaçış, geçmişin yeniden yazımı ve geleceğin ideolojik fantazisi…