1993’te Ermenistan’la temas kurabilecek son insan Türkeş’ti ama cesaret edip bu açılımı yapmıştı. Türkeş’in 1993’de Ermenistan ile barış için gösterdiği cesareti, bugün Bahçeli de çözüm sürecinde gösteriyor.
Gazze’deki soykırıma katıldıktan sonra dört senedir planladığı seyahat için Brezilya’ya giden İsrailli askerin tatil keyfi gece yarısı gelen bir telefonla sona erdi. İsrail Büyükelçiliği, Gazze fotoğraflarını “gururla” sosyal medyada paylaşan Yuval Vagdani’den acilen ülkeyi terk etmesini istedi. Filistin destekçisi avukatlar İsrailli asker hakkında suç duyurusunda bulunmuş, federal mahkeme de soruşturma başlatmıştı. Dünyanın dört bir yanında hukukçular, yaratıcı hukuk teorileriyle İsrailli askerleri takip ediyor, gözaltı kararları çıkarmaya çalışıyor. İsrail’in dokunulmazlık zırhını delen bu çabanın formülü ise basit: İsrailli askerlerin şımarıklığı ve evrensel yargı yetkisi.
Hiç şüphesiz Esed’in gitmesine ve milyonlarca acılı mültecinin evlerine dönecek olmalarına ben de seviniyorum. Ama yıkım olmadan başka yol takip edilemez miydi? Ben bunu o günlerde aylarca yazılı ve görsel medyada anlatıp durdum. Kendilerini Kanuni Sultan Süleyman ve veziri Sokullu Mehmet Paşa zamanında yaşıyor zannedenler, dinlemediler, neredeyse beni Şebbiha ilan edeceklerdi.
Süreci yürüten dönemin Adalet Bakanı Rolf Meyer’le çeşitli uluslararası toplantılarda bir araya gelmiş ve dost olmuştuk. Kendi tecrübelerini, çatışma halinde olan ülkelere gidip anlatıyordu. Mandela’yı adadan alıp karaya getirdiklerinde korku ve heyecan içindeymişler. “Bir duyulsa, yaptığımız her şey berbat olabilirdi.” Neyse ki herkes ketum davranmış ve bu büyük operasyon başarıyla yürütülebilmişti.
Zincirlikuyu mezarlığının girişi böyle: “Her canlı ölümü tadacaktır.” Kuran’dan bir âyet (Ankebut sûresi, 57). Tamamı “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz” şeklinde. Bana sorarsanız, bütün nihâi hedef ve büyük anlatı ideolojileri de eninde sonunda ölümü tadacak. Kendi aşırılıkları, maksimalizmleri yüzünden. Yerlerinde duramamaları, kabarıp taşmaları, zafer sarhoşlukları, empati yoksunlukları yüzünden. Marksizm yaşadı bütün bunları. Bir süredir de bıraktığı boşluğu giren İslâmcılık yaşıyor. Uyarmaya çalışıyorsunuz; yirmi küsur yıldır, bizim hatâlarımızı siz tekrarlamayın demeye getiriyorum; kimse aldırmıyor. Maalesef dünya bu yeni azamîcilere de kalmayacak. “Tek yol”culukları, uzlaşmazlıkları, ültimatomculukları onları da vicdanın, demokrasinin, insanlığın huzuruna çıkaracak.