Uzun, sıcak ve tozlu bir yolculuktan sonra İstanbul’a, hastaneye gelir. Doktor, annesinin iyi olmadığını söyler. Odanın kapısını açtığında annesinin başında dört kız kardeşini bulur. Gözyaşlarını içlerine akıtarak dualar mırıldanıyorlardı. Annesi gözleri kapalı, yanakları al al olmuş nefes almakta güçlük çekiyor. Kardeşleri annelerinin başındadır. İki taraflı bir gerilim yaşanır. Hakiye ile Ayşe, babalarının öldürülme olayından sonra 24 yıldır Cevat’ı ne görmüş ne de onunla konuşmuşlardır.
Hamlet aşırı kararsızlığının, Othello kolayca kıskançlığa kapılmasının, Kral Lear kibir ve gururunun, Macbeth aşırı hırsının kurbanı olmuştur. Yine Seneca’nın trajedilerinde karakterlerin aşırı tutkuları, zayıflıkları onların trajik kaderlerini belirler. Tüm trajik kahramanlar bu anlamda vazgeçemeyenlerdir diyebiliriz. Feda etmek ve vazgeçmek bir öngörüdür. Adam Philips’in Ayrıntı Yayınlarından çıkan “Vazgeçmek Üzere” kitabı, “vazgeçmek” kavramını hem kendi kişisel hikâyemiz için hem de toplumsal değişim ve dönüşümler için anahtar bir kavram olarak ortaya koyuyor.
Aslında bu süreç sadece 50 yıllık bir çatışmayı bitirmek için bir fırsat penceresi değil, Cumhurbaşkanı ve AK Parti için de bir fırsat penceresi. Bu süreçle Erdoğan ve Kürtler arasındaki grotesk hikayenin sonu değişebilir. Bu da denklemi bütünüyle değiştirir.
Yukarıda gördüğünüz üç devrim lideri hep bu çizgideydi, “yetmez”siz bir “evet” istiyordu: Robespierre, Lenin, Mao (ve daha niceleri). Şimdi de bazı İslâmcılar, İslâmcı devrimler adına aynı şeyi söylüyor. Suriye’de, susun ve kabullenin HTŞ ne derse. Öyle boş şeyler istemeyin, laiklik veya kadın özgürlüğü gibi. Avucunuzu yalarsınız. Bunlar olmayacak, çünkü bunların ardında, devrimin kollektif iradesi ve ağırlığı değil, tamamen kişisel zevk ve tatmine yönelik bireysel ve liberal özlemler yatıyor. – 1848’den itibaren, liberalleri (ferdiyetçileri) horlamak Bismarck’tan Bolşeviklere ve Kemalistlere uzanan bir özellikti. Çağın sorunları “demir ve kan”la halledilecekti. Buydu, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki yeni zihinsel sertleşme (Amerikalı tarihçi Robert Palmer’ın dikkat çektiği “new toughness of mind”). Şimdi, bu endişeli aydın sopalama sporunun yeni bir versiyonu çıkageliyor.
Dünya haklı olarak Trump dönemine endişe ile bakıyor. Gerçekten Ukrayna’ya, hatta Avrupa’ya sırtını çevirip Çin’le hasmane bir ilişkiyle girecek mi? Orta Doğu’da İran’la bir mücadeleye tutuşacak mı? İsrail’e vereceği destek nereye kadar uzanacak? Ticaret savaşları başlatacak mı? 2015 Paris Sözleşmesinden yeniden çekilerek iklim değişikliğine karşı mücadeleye ölümcül bir darbe indirip küresel ısınmanın daha da artmasına sebep olacak mı? Ve tabii başta komşuları Kanada ve Meksika ile NATO müttefiki Danimarka ile kavga edecek mi? Trump’ın önündeki en büyük fren görev süresi.