McCarthy döneminde yüzlerce oyuncu, senarist, yönetmen filmlerinde komünist propagandası yapmak, algı operasyonlarıyla devleti yıkmaya teşebbüs etmek ve kızıl bir komplonun parçası olmakla suçlanmıştı. McCarthycilik yüzünden birçok sanatçı işini kaybetti, intihar etti, sosyal ölüme mahkûm edildi. Senarist Dalton Trumbo’nun da aralarında olduğu Hollywood Onlusu hapse atıldı. Maalesef yıllar geçse de McCarthy’nin ruhu hâlâ aramızda. Bireysel sorumluluğun soyut iddialarla askıya alındığı cadı kazanları kaynamaya devam ediyor.
Dolambaçlı diplomatik dil kullanmayan Trump, dilinin altındaki baklayı çikarıveriyor: Gazze, İsrail’e ilhak olunacak, Gazzeliler oradan sürülecek. Bu, sıkça sözü edilen İsrail ve Filistin için iki devletli çözüme vurgu yapan ABD dış politikasında temel bir değişikliğe gittiğinin ilk işaretlerini veriyor. Gerçek bu ise, soru şudur: Gazzeliler nereye sürülecektir?
Konjonktür müsait olduğunda HTŞ lideri Colani’nin, Şam Fatihi Ahmet eş Şara olarak değişimine kredi açabilen -ki açmalılar da- münevverlerimiz, umarım uygun bir konjonktürde CHP’nin “değişim” iddiasına da opsiyon açacaklardır.
Almanlar, Trump’ın yaptıklarının ve yapmak istediklerinin bir toplamını çıkarmaya çalışıyor: Frankfurt Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinde Jochen Buchsteiner ilginç bir tezle ortaya çıktı. Trump’ın 68’in intikamını almaya çalıştığını ifade etti. Trump ve o ekolün mensuplarına göre, Batı dünyasının evrensel ahlak ve teknokratik aydınlanma iddiası, cazibesini yitirdi. Küreselleşme, kapsayıcılık, sürdürülebilirlik gibi kavramlar önemini kaybediyor diyorlar.
İktidarı kendi başına meşru bir amaç olarak tarif eden Makyavel’e göre bu amaç o kadar meşru idi ki, başta ‘korku’ olmak üzere ona ulaşmak ve korumak için baş vurulacak bütün araçlar da otomatik olarak meşru hale geliyordu. Yönetilenler ‘hükümdar’dan korkmalıydı ve bir hükümdar sevilmeyi değil kendinden korkulmasını önemsemeliydi. Makyavel Erdoğan’ın yönetme biçimini görseydi hiç kuşkusuz onu takdir ederdi ama ondan aldığı bir dersi de teorisine eklerdi. O ders, kendinden korkulan hükümdarın arada bir ‘gülümsemesinin’ faydalarına dair olurdu. Bu taktik bugüne kadar işledi fakat artık kullanım değerinin sonuna gelindi gibi.