“Geçmişte Nusayriler Esat diktatörlüğünün harcı oldu. Onlara güvenilmez. Ahmed eş-Şara falanca örgütten geliyor. Ona güvenilmez. Şiiler İran’ın günahlarına ortak oldu. Onlara güvenilmez. Dürziler…” Listeyi uzatmak mümkün. Geçmişte yaşananlar geçmişin kötü olmasına sebebiyet vermişti. Ama geçmişte yaşananların bugünü ipoteği altına alıp geçmiş gibi yapmasına izin vermemek lazım. Ahmed eş-Şara’nın veya diğerlerinin nereden geldiğine bakacak olursak bunu yapacak kimse kalmaz. O yüzden söz konusu tüm aktörlerin bugün, şimdi ve yaptığına ve bugünkü işlevlerine odaklanmak gerek. Aceleye getirmeden ama geç de kalmadan…Bölünmekten yana olmamak zorunlu olarak üniter devlet formunu savunmayı gerektirmiyor. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunmanın tek veya en iyi yolu da üniter sistem olmayabilir.
Altan Öymen’in biyografisi Türkiye’deki siyaset ve gazetecilik ilişkisi açısından sembolik.
İki bölüm vardı hayatında; Gazetecilik ve siyasetçilik.
İkisi sürekli birbirini izlemiş, hatta bazen ikisini aynı anda yapmıştı. Birini seçmemiş ya da kimse ondan böyle bir seçim yapmasını beklememişti.
Çok doğal biçimde gazetecilikten siyasete, siyasetten gazeteciliğe geçişler yapmıştı.
Öcalan örgütünü feshetmiş ve PKK silahlarını yakıyorken, Türkiye Öcalan’ın omuzlarına, altından kalkamayacağı bir sorumluluk yükleyerek süreci tehlikeye atıyor. Hemen her gün medya ve siyasilerden gelen açıklamalardan anlaşılıyor ki, Öcalan’ın çağrısı Suriye’deki Kürtlerin de silahlarını bırakarak oradaki rejime teslim olmalarını kapsıyor. Öcalan’ın böyle bir çağrısının olup olmadığını bilmiyorum. Ancak bana öyle geliyor ki eğer devlet, böyle bir yükü de Öcalan’ın omuzlarına yüklerse, Türkiye’deki süreci çok ciddi anlamda tehlikeye sokar.
Hz. Muhammet (s.a.), başka kavimlere veya genel anlamda beşeri havzalara Arap örfünü dayatmadı, aksine Arapların örfü referans alınıyorsa, örf olması hasebiyle Türklerin, Kürtlerin, Farsların, Peştunların veya Boşnakların da örfü sosyo politik tutum ve davranışlarda referans alınır, bu hem meşrudur hem olması gerekendir. Selefi bakış açısı Arapların giyim kuşamını, kendilerine özgü meşru/yerli geleneklerini bütün insanlara empoze ettiler
“Deklanşöre (yani kameranın tetiğine) ne zaman basıyorsunuz ve fotoğrafçı olmayı ne zaman bırakıyorsunuz?” Bir savaş muhabirinin 30 yıl önce dile getirdiği bu soru, habercilikle ilgili etik tartışmalardan sadece birisi. Ama hayâti. Hele Güney Afrika’daysan, üç arkadaşınla kurduğunuz grubun adı “Bang Bang” ise, kelle koltukta çalışıyorsan, çok ağır bedellerle karşı karşıyaysan… Çektikleri fotoğrafların hepsi ayrı hikâye, bazıları da ders, haberciliğin bugünkü hâlinden utanmayanlara.