Örgütlenme yapısı ve ideolojik bağlılığı göz önünde tutulduğunda, Öcalan’ın çağrısının SDG/YPG’yi de kapsadığı aşikârdır. Lakin sahadaki mevcut şartlar SDG’nin de PKK ile aynı anda silah bırakmasını mümkün kılmıyor. O nedenle bu iki meseleyi birbirine bağlı ama ayrı takvimlerde ele almak gerekir.
Ece Gürel’in hikayesi toplumda giderek artan “New Age” inanç ve ritüellerle ilgili yeni bir tartışma başlattı. İddiaya göre Gürel bu tür yeni modern tarikatlardan birine bağlıymış ve Belgrad Ormanında bir çeşit ritüeli uygulamaya çalışırken yolunu kaybetmiş. Gürel’in üzücü hikayesi modern/seküler insanın içine düştüğü manevi boşluğun, inanç arayışının ve bunun getirdiği bunalımın bir yansıması olarak okunuyor.
Nasıl oluyor da bu kadar çok çeşit Müslüman var? Neden birbirini Müslüman saymayabilecek kadar birbirine yabancı kimlikler ve pozisyonlar aynı İslam şemsiyesi altında yer alabiliyor? Bunun İslamda tanrının niteliği ile ne ilgisi var? Allah bir diktatör müdür?
Yıldıray Oğur, Ahmed Şara ile Mazlum Kobani arasındaki anlaşmayı sıcağı sıcağına Serbestiyet kanalında canlı yayında değerledirdi: “Anlaşma hem çözüm sürecini hem de Şam yönetiminin Batı’daki meşruiyetini ipten aldı", "Bu anlaşma, Öcalan’ın mektubunun Suriye’yi de kapsadığını ve Suriye’de de etkili olduğunu gösterdi.”
Yalım Eralp ile Dünya Dönüyor’da bu hafta: Dünya genelinde Trump’a yönelik ciddi bir tepki var. Putin bile aslında Trump’ı tam olarak desteklemiyor, sadece idare etmeye çalışıyor. Almanya’nın müstakbel başbakanı açıkça “Artık Amerika müttefikimiz değildir” dedi. Fransa ve İngiltere durumu dengelemeye çalışsa da, küresel çapta anti-Amerikan hissiyatın yükseldiği görülüyor. Trump’ın Güney Afrika’ya yönelik sert tavrının ise asıl nedeni, Güney Afrika’nın İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım davası açmış olması.