Suriye dört bölgeye bölünmüş durumda. Kuzey Batı Suriye’nin geniş topraklarına hakim olan güçlerden biri, ABD desteğiyle YPG. ABD’nin bu örgütle çok sıkı bağları var. Washington’un YPG’yi desteklemekten vazgeçmesi şu noktada pek mümkün görünmüyor. Fırat’ın doğusu ise Türkiye, Cihatçılar ve rejim arasında paylaşılmış durumda. Ülkenin güneyi de Esad yönetiminin kontrolünde.
Yeğeni Ömer Öcalan ile yaptığı son görüşmede Öcalan, “Marx yazmak istedi ama yazamadı, bu konuda ciddi bir yoğunlaşmam var. Sanırım Marx’ın yazmak istediği son kitabı ben yazacağım” demiş. Oysa birileri ona, onun bir filozof ya da siyaset felsefecisi olmadığı söylemeli. Gerçek hayatta siyasetin kitaplarda yazılanlardan çok daha başka aktığını, 150 yıl önce bir başkasının yarım bıraktığını tamamlamanın bugün kanayan herhangi bir yaraya merhem olmayacağını hatırlatmalı.
Tek istedikleri 40 yıllık bir diktatörlüğün bitmesiydi. Dünyada bunun için bu kadar ağır bir bedel ödeyen çok az millet oldu. Her sokağını uçaklarla bombaladığı Halep’te babası Hafız Esad’ın büstleriyle top oynanıyor, Beşar Esad’ın posterleri parçalanıyor. Biraz adalet duygusu olanlar, mezhebi, ideolojik bağnazlığı olmayanlar için bu ancak mutlu olunacak bir haberdir.
Alevilerin Atatürkçülüğü her ne kadar bazı solcular tarafından eleştirilse de Alevilerin bu tercihinin maddi bir temeli var. Türkiye’de merkeze egemen Sünni- Hanefi eğilimini frenleyecek gücün modernizm olduğu düşünülür.Bu nedenle Aleviler, kurucu iradenin otoriter yanını kabullenip laiklik vurgusunu da önemser. Öte yandan, bu kamplaşma, Anadolu’da sürüp giden Alevi katliamlarının da arka planını oluşturur. Türkiye’yi kim yönetecek? Otoriter modernistler mi, muhafazakar Müslümanlar mı? Aleviler bugüne kadar modernizmin saflarında yer aldı.
Türkiye’nin COP-31’e aday olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakü’de yaptığı konuşmadan öğrendim. Aynı zirve için iki yıldır uğraşan Avustralya hükümetinin bir pazarlık süreci içinde bazı konferans öncesi faaliyetlerin ülkemizde yapılmasını önerdiğini, ancak bu önerinin reddedildiğini yine yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. Neticede Avustralya’nın adaylığı bizim engellememiz nedeniyle Bakü’de onaylanamamış, ülke konferans için gerekli hazırlıklara başlayamaz olmuştur.