PKK’nın sürecin ciddiyetini vurgulayan silahlara veda gösterisi toplumun büyük çoğunluğunun derin bir nefes alınmasına neden oldu. Ama zaman daralıyor artık. Bunu anlamak için sadece 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sonrası bölgenin siyasal haritasının ne hâle geldiğine bakmak yeterlidir. Bu yeni harita kalıcı değildir. Bugünkü durgunluk kimseyi aldatmasın. Bu durgunluk bir şans olabilir. Bu şansı kaçırmak, yalnızca bu ülkeye değil, bütün bölge halklarına yazık etmek olur.
Erdoğan’ın ‘tarihi’ diye nitelenen konuşması bir kere daha ortaya çıkardı ki DEM’in iktidarla yürüttüğü süreç ittifakının önünde iki büyük kaya var: Erdoğan, Suriye’de Rojava’yı ve Türkiye’de CHP’yi bekleyen akıbete DEM’in kayıtsız kalmasını istiyor. Peki aynı anda hem Rojava’nın hem CHP’nin mevcut varoluşlarını torpillemek hem de DEM ile çözüm sürecini sürdürmek mümkün mü?
Kürt Meselesinin tetiklediği zelzele, güç istençlerini perdeleyen efsunkâr örtüleri çekip aldığında dilleri iktisadın soğuk ve şekilsiz diline dönüşüyor: Şirket, hisse, pay, pazarlık, fatura kesmek… Bu kelimelerin tamamı babacan patronların dilini ele geçiriveriyor.
“Örümcek Kadının Öpücüğü”, dokuz yıl önce bugün ölen Hector Babenco’nun filmi. “Muhalif ve eşcinsel” Manuel Puig’in romanından uyarlanan film gösterime girdiği sırada Rock Hudson’ın AIDS’ten ölmesi de ayrı bir şok dalgası. Öyle ki o “şok” Türkiye’de de manşetlere yerleşen “çifte cinayet”in dillendirilen nedeni. İdamı 30 yıla indiren “hafif tahrik”in de…
Bugün, Casna Mağarası’nın eteklerinde yere bırakılan silah, yalnızca bir metal parçası değil; susmayı, susarak ölmemeyi tercih edenlerin simgesidir. Savaş, kendi dilini dayatır: emir, korku, düşmanlık. Barış ise dilini inşa eder: dinleme, tanıma, susma. Ama bu kez sessizlik, ölümün değil, birlikte yaşamaya açılan bir ihtimalin sesi olabilir.