GÜNÜN YAZILARI

“Nehirden denize”: Gazze işgalinde sloganların savaşı ya da savaşın sloganları

Netanyahu, “Büyük İsrail” vizyonuna bağlı olduğunu ilan etti. Kökleri Revizyonist Siyonizm’e dayanan, fiilî sınırları işgal ve yerleşim politikaları yoluyla genişletmeyi hedefleyen bu ideolojik ve siyasi devlet projesinin sloganı da Filistin protestolarından aşina olduğumuz “Nehirden Denize” sloganıydı. 1977’de Likud Partisi’nin seçim manifestosunda “[Ak]deniz ile Ürdün Nehri arasında yalnızca İsrail egemenliği olacaktır” biçiminde resmî bir parti politikası olarak yer alan slogan, Menachem Begin’den Benjamin Netanyahu’ya kadar pek çok İsrailli siyasetçi tarafından sıkça kullanıldı.

İran’da devrim, Pakistan’da sahte diploma

İran’daki programımızı bitirip Pakistan’a geçtik. Cavid’in annesinin çalıştığı koleje gittik, Cavid’in kendisinden bir Tıp Fakültesi diploması istediğini söyleyince, “Ooo, bir iki günde Tıp Fakültesi yetişmez, ama yarına Siyasal Bilgiler Fakültesi diplomasını temin ederim” dedi. Sahiden ertesi gün Cavid’in annesi, herşeyi ile tam bir Siyasal Bilgiler Fakültesi diploması getirdi, herşey orijinali gibi. Türkiye’de sahte diploma skandalı ortaya çıkınca, Pakistan gezimizi hatırladım. Bu konuda Pakistan’dan daha ileri seviyede Azerbaycan olduğu söyleniyor.

Babamın nüfus kağıdı

Babam Kuleli Askeri Lisesi’nin sınavlarına giriyor. Kazandığı söyleniyor ve İstanbul’a geliyor. Okula müracaat ettiğinde “kazanmamışsın, yanlış bilgi verilmiş” diyerek geri çeviriyorlar. Babamın yorumu şöyleydi: “O sırada bir Kürt İsyanı(!) çıkmıştı. (1930 Ağrı İsyanı muhtemelen) Ordudaki Kürtleri tasfiye ediyorlardı. O zaman soyadı yoktu, onun yerine lakabı yazılıyordu. Benim nüfus cüzdanımda lakap bölümünde ‘Kürt Hüseyin oğlu’ ibaresini görünce ‘kazanamadın’ dediler.”

Eski bir Yetmez ama Evetçi’den yeni Yetmez ama Evetçilere bir tavsiye…

İktidara karşı CHP ve muhalefete destek veren yeni Yetmez Ama Evetçiler, eski YAEcilerden farklı olarak kendilerinden tavizler veriyor, kitleye uyuyor, içeride mücadele vermiyor dönüştürücü bir rol oynayamıyorlar. “Korkunç” İslamcılara karşı ulusalcılara hak veriyor, milliyetçilerle ve Atatürkçülerle ortaklaşmak için fazlaca esniyorlar. Sonuç; Kürtçe’den bile tetiklenenler, kanserin son evresindeki genç bir kadını linç edenler... Eğer kitlenin dönüşümü için çaba sarfedilmezse, 2028’deki seçimde de bir Sinan Oğan ortaya çıkabilir ve sonucu yine belirleyebilir.
- Advertisement -

O piti piti…

Konumuz Avukat Rezan Epözdemir’in atılı suçları işleyip işlemediği değil. Bu aşamada böyle bir yorum yapmak hukuku katletmek anlamına gelir. Derdimiz her zamanki gibi adalet sistemimize müsilaj gibi çöken o “usul” sorunu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi iktidara yakın bazı sembolist seçkinler, zaten sakat olan usulü daha da usulsüzleştirmeye başladı. Ayrıca Şamil Tayyar Başsavcı Akın Gürlek’in baskı altına aldığını nereden biliyor? Ya da ona kim söyledi? Eğer Başsavcı baskı altında ise neden gereğini yapmıyor? Kısacası bir kişi üzerinden tutulan bu hesabın muhasebecisi kim?

En Son Çıkanlar