GÜNÜN YAZILARI

Keşmir için patlak veren çatışmanın bana hatırlattıkları…

Türkiye’nin Hindistan eski Büyükelçisi Yalım Eralp yazdı: Keşmir konusu kolay bir mesele değil. Üç çeyrek asırdır devam ediyor. Ben, üç ayrı ülkeye (Çin-Pakistan-Hindistan) yayılmış olan Keşmir’in tek ve ayrı bir devlet olmasından yanayım. Ama Çin, Hindistan-Pakistan arasında devam eden gerginlikten yana gibi. Hindistan’ın dikkatinin bu konu üzerinde olmasından memnun. Çin-Hindistan ilişkileri pek dostane değildir.

Barselona’yı 4-3 yenmeyi başaran İnter finalde…

Inter’in 4-3’lük galibiyeti, pozisyonlardaki “farklılık” süreçlerinin bir yansımasıydı. Inter, rakibin topa sahip olduğu anlarda bile kompakt bir 3-5-2 düzeniyle savunma pozisyonlarını korudu ve hızlı hücumlarla fark yarattı. Barcelona ise topa %60 civarında sahip olmasına rağmen, son vuruşlarda (örneğin, Lewandowski’nin kaçırdığı net fırsatlar) pozisyonun “eksikliğini” yaşadı. Wenger’in bakış açısıyla, Inter’in galibiyeti, pozisyonların etkili bir şekilde “eklemlenmesi” ve fırsatların değerlendirilmesiyle açıklanabilir.

ÖZEL HABER | Zana, 2016’da Erdoğan’la neden görüşmediğini ilk kez anlattı

Leyla Zana 2016'da Erdoğan ile neden görüşmediğini ilk kez anlattı. Oral Çalışlar: Erdoğan'a “Leyla Zana ile görüşebilirsiniz. Bir yerden başlamak gerek” dedim. Cumhurbaşkanı, “Bize başvurusu da var, bir değerlendirelim” cevabını verdi. O görüşme gerçekleşmedi. 9 sene sonra, Sırrı'nın cenazesinde Leyla Zana'yı gördüm. Kendisine o günü hatırlatarak, “Neden cevap vermedin?” diye sorduğumda, “Ben köye çekildim. Yetkililer var. Onlar konuşsun dedim” yanıtını verdi Leyla.

Siyaseti yargı eliyle dizayn etme başarılı olur mu?

Gücü yoğun bakımda bile olsa yaşatma gayreti bu ülkeye inanılmaz zararlar vermiştir. Kimi zaman komünizm tehdidi, kimi zaman bölücülük tehdidi, kimi zaman irtica tehdidi, kimi zaman ise yolsuzluk tehdidi ile isimlendirilen bu operasyonlar, Türkiye siyasetini bir türlü normalleştirememiştir. Ama hiçbir siyasi dizayn çabası da halkın iradesini ve tarihsel hafızasını topyekûn susturmayı başaramamıştır. Bu ülkenin gerçeği budur: Siyasi mühendislik değil, hakiki temsil kazanır. Tepeden inmeci refleksler değil, halkın sesi galip gelir.
- Advertisement -

Bolluk devrinin sonunda öz-yeterliliği düşünmek

Küresel tedârik zincirleri kırılıyor. Gümrük savaşları başladı. Ve jeopolitik gerilimler aşılmaz çelişkileri işâretliyor. Her koyunun kendi bacağından asılacağı orta vâdeli manzarada bir kilit-kavram (ve dahi bir kilit-pratik) beliriyor: Öz-yeterlilik. Yeterliliğin ön-koşulu elbette “şuurlanma”. Yani önce dışarıda olan-bitenlere dair fert düzeyinde “içsel mesafe”nin tesisi şart. İkincisi, gitgide “çürümesi” beklenen “sosyal durum”un kaçınılmaz ve menfî etkilerinden “doğal durum”a meylederek sıyrılmaya çalışmanın gerekliliği. “Doğal durum”dan kastım karikatürleştirilen “mağaraya dönüş” olmasa da minimal, doğal ve dayanıklı yaşam tarzının benimsenmesi.

En Son Çıkanlar