Bahçeli’nin açıklamasının üstünden daha terimiz soğumadan, oldukça ağır bir terör eylemiyle karşı karşıya kaldık. Arkasından Esenyurt Belediye Başkanı’nı demir parmaklıklar arkasına gönderildi. CHP liderleri kendilerini, çevresinde kararsız adımlarla yürüdükleri bu belirsiz sürecin çukurunda buluverdi. Bütün bunların bir satranç oyununun hamleleri olduğunu söylemeye kalkanlar olabilir. Öyleyse deli saçması bir oyun var tahtada. Fil L gidiyor, piyonlar ters hareket ediyor, kalelerin yerinde yeller esiyor.
İsmet Taşdemir, Bodrumspor’u ilk senesinde playoff oynattıktan sonra, bir sonraki yıl süper lige çıkardı. Bu süper lige çıkma hikayesinde bütün Bodrum şaşkındı. Doğru dürüst bir stadı bile olmayan bu turizm merkezi, çoğu daha önce süper lig deneyimi olmayan oyunculara birkaç takviye yaparak yola koyuldu. Stadın kapasitesi artırılarak 3 bin 200’e çıkarıldı. Bu mütevazi kadroyla ligin ilk 10 haftasında 10 puan gibi hiç de küçümsenmeyecek bir puan yakalayan İsmet Taştemir ile geçen hafta yollar ayrıldı. Kovuldu demiyoruz buna, ‘endüstriyel’ futbolda kabalık olarak görülüyor böyle söylemler. İsmet hoca büyük emekler verip süper lige çıkardığı takımından, tamirhanelere kaçan toplar gibi ayrı bırakıldı.
Bugünlerde, siyasetin bol oksijenli değil, bol oksimoronlu bir sürecinden geçiyoruz. Mesela “Abdullah Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun,” deyip CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i PKK/KCK üyeliğinden tutuklamak… Gün, barış ve kucaklama günüdür deyip Cübbeli Ahmet Hoca’ya Alaattin Çakıcı vasıtasıyla ayar vermek… Malumlarınız üzere topu taca atmak istediğimizde kullandığımız bazı deyimler var: “Dış güçler”, “derin devlet” ve “üst akıl” gibi… Bu tutukluluk olayına yukarıdaki kavramlardan istediğinizi yakıştırın; kesin uyacaktır. Burada Cübbeli Ahmet Hoca kim, Alaattin Çakıcı kim siz karar verin!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’ye tam destek verdiği yorumları yapılan Meclis grubu konuşmasında ortağının iki ‘meşru’ muhatabını da anmadı. Bu aslında ciddi bir farklılığa işaret ediyor. Bana öyle geliyor ki Erdoğan grup konuşmasında bir yandan bu farkı görünür kılmak, bir yandan da arada bir görüş ayrılığı, bir çatlak olmadığını göstermek istedi ve bu amaçla da Bahçeli övgüsünü aşırı ölçülerde abarttı. Öte yandan Erdoğan bir muhatap da telaffuz etti: Kürt halkı. Ne var ki muhatabın ‘Kürt halkı’ olduğunu söylemek aslında ‘sıfır muhatap’ anlamına geliyor.
Memduh Boydak’ın ve dosyalarını okuduğum Boydak ailesinin fertlerinin terör örgütü veya suç örgütü suçunu oluşturacak eylemleri bulunmamasına rağmen, hukuk devletinin en temel ilkelerinden yoksun bırakılarak mahkûm edilmişler ve milyarlarca dolar malvarlıklarına el konularak devlet gücüyle hayatları çalınmıştır. Bu ülkede Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, Bakanların, üst düzey bürokratların ve milletvekillerinin o zamanki tanımıyla ‘cemaate’ verdikleri desteklerin daha fazlasını vermemiş olmalarına, hatta vaktiyle onların teşvik ve yönlendirmeleriyle ‘cemaate’ destek olmuş olmalarına rağmen bin bir türlü hukuksuzlukla baş başa kalmış durumda Boydak ailesi.