Ne zaman bir felâket olsa karşımızda tablolar var. Dünyadan, Türkiye’den tablolar… Bizde “puzzle” demek daha uygun sanki. Her felâkette, sorunda ortaya saçtıkları “puzzle”ın başında senaryolardan senaryo, faillerden fail beğeniyoruz. Bu darmadağın “puzzle”da parçaların tabloyu karşına koyunca yerine oturduğu ya aklımıza gelmiyor, ya da işimize, çoğu kez.
İlk satırlardan itibaren, sorunun artık çeviriyle ilgili olmadığından eminim. Bu oldukça güzel bir çeviri. Kitabın kendisinden ya da kendimden kaynaklandığı konusu hiç olmadığı kadar net. Bu kitapta aradığım her neyse, o tam olarak yok ama buna rağmen etki etmesine neden olan bir şeyler var. Açıklanamaz bir şeyler.
Büyük siyasetle gündemi belirleyen, muhalefeti ülkeyi yönetmeye hazırlıksız göstermeyi başaran iktidar, küçük siyasetle pozitif gündemi berhava etti, topu yine muhalefetin sahasına taşıdı. Peki muhalefet bu baskıyı karşılaşmakta başarılı mı?
McCarthy döneminde yüzlerce oyuncu, senarist, yönetmen filmlerinde komünist propagandası yapmak, algı operasyonlarıyla devleti yıkmaya teşebbüs etmek ve kızıl bir komplonun parçası olmakla suçlanmıştı. McCarthycilik yüzünden birçok sanatçı işini kaybetti, intihar etti, sosyal ölüme mahkûm edildi. Senarist Dalton Trumbo’nun da aralarında olduğu Hollywood Onlusu hapse atıldı. Maalesef yıllar geçse de McCarthy’nin ruhu hâlâ aramızda. Bireysel sorumluluğun soyut iddialarla askıya alındığı cadı kazanları kaynamaya devam ediyor.
Dolambaçlı diplomatik dil kullanmayan Trump, dilinin altındaki baklayı çikarıveriyor: Gazze, İsrail’e ilhak olunacak, Gazzeliler oradan sürülecek. Bu, sıkça sözü edilen İsrail ve Filistin için iki devletli çözüme vurgu yapan ABD dış politikasında temel bir değişikliğe gittiğinin ilk işaretlerini veriyor. Gerçek bu ise, soru şudur: Gazzeliler nereye sürülecektir?