Kürt Meselesinin tetiklediği zelzele, güç istençlerini perdeleyen efsunkâr örtüleri çekip aldığında dilleri iktisadın soğuk ve şekilsiz diline dönüşüyor: Şirket, hisse, pay, pazarlık, fatura kesmek… Bu kelimelerin tamamı babacan patronların dilini ele geçiriveriyor.
“Örümcek Kadının Öpücüğü”, dokuz yıl önce bugün ölen Hector Babenco’nun filmi. “Muhalif ve eşcinsel” Manuel Puig’in romanından uyarlanan film gösterime girdiği sırada Rock Hudson’ın AIDS’ten ölmesi de ayrı bir şok dalgası. Öyle ki o “şok” Türkiye’de de manşetlere yerleşen “çifte cinayet”in dillendirilen nedeni. İdamı 30 yıla indiren “hafif tahrik”in de…
Bugün, Casna Mağarası’nın eteklerinde yere bırakılan silah, yalnızca bir metal parçası değil; susmayı, susarak ölmemeyi tercih edenlerin simgesidir. Savaş, kendi dilini dayatır: emir, korku, düşmanlık. Barış ise dilini inşa eder: dinleme, tanıma, susma. Ama bu kez sessizlik, ölümün değil, birlikte yaşamaya açılan bir ihtimalin sesi olabilir.
Peter Thiel, Trump’ın etrafındaki en tehlikeli tekno-feodal lord. Kıyamet savaşının hızlanması için Trump’ı destekliyor, Trump’ın başlattığı kaosu harlıyor. Thiel’e göre kıyamet savaşının deccalleri; genç iklim aktivisti Greta Thunberg, Birleşmiş Milletler ve uluslararası anlaşmalar. Hepsi Thiel’e göre ortak kuralları savunan otokrat bir dünya hükümetini istiyor. Fakat ne trajik ki Thiel, İsrail’den ABD’ye işbirliği yaptığı hükümetlerle savaş teknolojisini geliştiriyor, milyonların kişisel verilerini topluyor, devletlere alternatif çok güçlü bir egemenlik inşa ediyor. Peter Thiel ve Elon Musk gibi teknopatlar herhangi bir devlet başkanından çok daha güçlü, çok daha yetkili ama sorumsuz. Tek bir tuşla hayatımızı değiştirebilirler. Bu yüzden bir deccal arıyorlarsa aynaya bakmaları yeterli.
“İnsan ırkının devam etmesini istiyor musunuz?”
50 yılda yaşanan tüm acılara saygılı bir tören izledik. Bu iki saatlik törende Türkiye’de yaşayan kimseyi rahatsız edecek tek bir saniye bile yaşanmadı. Ve törenin sonunda dağın başında, bir olimpiyat ateşi gibi yanan ateş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tek bir kişinin bile aleyhine değildi. Kimse kaybetmedi, kimse yenilmedi. Herkes kazandı. Devamı gelirse de kazanmaya devam edecek.