Yazarlar

Doğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun var

Demokratik değerleri ve demokratik yönetimi her şeyin üstünde tuttuğunu beyan edegelmiş bazı kişilerin ‘dış’ı ve ülke güvenliğini sürekli olarak vurgularken ‘iç’te ülkenin yarısını düşman gibi gören bir yönetime karşı kendilerinden beklenen eleştirileri esirgemelerinde büyük bir problem var. Bu, onların demokratik değerleri ve demokratik yönetimi dış politikada ve güvenlikte zaaflara yol açacak bir tercih olarak gördüklerine dair haklı kuşkulara yol açıyor.

Savaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi

Ortaya çıkan gerçek şu ki, İsrail propaganda edildiği kadar güçlü değil, İran da zannedildiği kadar zayıf değil. Askeri kapasite, donanım, harici destek ve halkla ilişkiler açısından iki güç arasında mukayese yapılamaz, bu alanlarda İsrail öndedir ama sadece füzelerle savaşı başarıyla sürdüren İran, İsrail mitini yerle bir etti.

“AB ile savunma işbirliği: Stratejik bir adım ancak demokratik hukuk devleti olmadan yetersiz”

Türkiye'nin vizyonu, mülteci mutabakatı gibi günübirlik pazarlıklara, güvenlik işbirliği gibi dar çerçevelere veya uzun yıllar boyunca haklı olarak reddettiğimiz, bugün ise ne yazık ki asgari koşullarından dahi uzaklaştığımız ‘imtiyazlı ortaklık’ gibi statüsü belirsiz ve ikinci sınıf ara formüllere hapsetmek olmamalıdır. Türkiye’nin pusulası, Kopenhag Kriterleri’ni eksiksiz bir şekilde içselleştirmiş, tam demokratik bir hukuk devleti olarak Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi olmalıdır.

İran’da seçmen iradesini yok sayan mollalar

İran, onca petrol yataklarına ve yer altı zenginliğine rağmen hâlâ yoksul ve umutsuz bir ülke görüntüsünden kurtulabilmiş değil. Molla rejimi, içeride demokratik muhalefeti bastırırken, dışarıda da bir huzursuzluk kaynağına dönüştü. Suriye’de, Irak’ta, Suudi Arabistan’da ve Lübnan’da Şii eksenli bir cephe kurma uğruna çok kan dökülmesine neden oldular. Bu durumun arka planında, mollaların ve “Devrim Muhafızları”nın kontrol ettiği devasa ekonomik ağların da belirleyici olduğu açık.
- Advertisement -

Yetimhane’nin dönüşümüne devlet destek vermeli

Rum dostlarımız “kamulaştırma” sözünü duyunca geçmişten gelen tecrübeleriyle ve haklı olarak çekiniyorlar. Bu nedenle Yetimhane’nin bir kamu yapısı değil, bir özel mülk gibi dönüştürülmesini yeğliyorlar. Oysa Yetimhane’nin yeniden şehrin kamusal hayatına katılması farklı bir şekilde olabilir. Geçmişten gelen bu kamusallık modelini dönüştürmek için de bir fırsat yaratabilir. Kamusallığın yaratıcı ve seküler yöntemlerle yeniden keşfedilmesini sağlayabilir. Bu nedenle Yetimhane’nin dönüşümüne devlet destek vermeli diyorum. Bu destek hem şehre, ülkeye değer kazandıracak bir projenin gerçekleşmesine, hem de aynı zamanda ülkedeki kamu kavramının da gelişmesine yol açacaktır.

En Son Çıkanlar