Diğer taraftan Suriye’nin yeni yönetimi İsrail ile artık savaşmayacağını açıklamakla mantıki bir şey yaptı. 14 yıllık iç savaş sonrasında tabiri caizse dümdüz olan Suriye’nin yeniden imarı için gerekli kaynaklar ancak Batıdan ve bilhassa Körfez ülkelerinden gelebilir. Onlar da artık Orta Doğu’da İsrail ile barışık bir düzen kurulmasını istemektedirler. THY’nin Şam’a geçen hafta başlayan seferlerine İran vatandaşlarının binmesine Suriye makamlarının izin vermemesi değişimin ne kadar büyük olduğunun bir göstergesidir.
Şikayet etmenin demokratik bir hak değil, memnuniyetsizlik belirtme, hınç alma, fesatlık gibi algılanıp, ayıp sayılıyor. Hatta hep kötü düşünme kaygı bozukluğu olarak görüyor.
Bir otele yangın güvenlik önlemlerinin, uyarı sistemlerinin, yangın sistemi yönetimlerinin olup olmadığını sormak şimdiye kadar kimin aklına gelirdi, hatta başını kaldırıp duvarlarında yangın merdiveni var mıdır diye bakmazdık bile. Artık bir süre belirli değişikler olabilir, bir bakarsınız artık bilgi almadan o otellerde yer ayırtmama gibi bir müşteri bilinci gelişir ya da tam tersi yıllar içinde bir başka kazaya kadar unutur gider miyiz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan hayatında üç kere cezaevine girdi. Siyasi yasak alarak Pınarhisar cezaevine girdiğini herkes biliyor. Ama Erdoğan’ın ilk iki cezaevine girişini çok kişi bilmez. Özellikle de 1978’de Metris cezaevine girişini hatırlayan çok azdır.
İhsan Doğramacı bebeğin ilk doktoru… Onun annesine verdiği “kendi kitabı” ile büyüyor. Da, büyüdüğünde, “Annenin Kitabı”nın “intihal” olduğunu öğreniyor. Hacettepe’deki bölümü “İhsan Doğramacı Üstün Başarı Ödülü”yle bitirdikten sonra asistan. Lâkin bir yıl sonra askeri darbe, hemen ardından Doğramacı YÖK Başkanı. O da Hacettepe’deki “Yökzede”lerden. Fonda o dönemin türküsü “YÖKLEME” çalıyor.
Adli makamlara göre Arap Baharı ile Gezi Olayları aynı mihrakların işi, patron aynı. Yani günün sonunda Ayşe Barım, Osman Kavala ile Ahmed Eş-Şara aynı uluslararası komplonun, aynı örgütsel ağın yöneticileri oluyor.