Sağcı-milliyetçiler ve solcudemokratların pankart ve sloganları farklı olsa ve aralarında zaman zaman sürtüşmeler yaşansa da nihayetinde aynı meydanlarda buluşabilmeleri ve aynı protestoyu paylaşabilmeleri dikkat çekici. Bu durum, toplumdaki gelişmişlik seviyesinin ilerlediğinin bir göstergesi.
Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği İstanbul’un önemli kamusal mekanları için düzenlenen kentsel tasarım yarışmaları, şehrin kültürel mirasını korumak için çalışmalar yürüten “İBB Miras” adlı kuruluşla, Hasanpaşa...
İmamoğlu ve çevresinin DEM ile seçim ittifakı için PKK ile görüştüğü, hatta onlara bunun için 100 milyon dolar ödeme yaptığına dair Twitter’daki Kuşçubaşı Eşref profilinin iddiaları bir yıl sonra karşımıza bir terör davası olarak çıktı. Ama bir gizli tanığın söylediği bir paragraflık iddiaların hiçbiri ispatlanamadı. Ama bu kadarlık iddialardan Şahan, Polat ve Çalışkan teröre yardımdan tutuklandı. Şişli Belediyesi’ne kayyım atandı. İmamoğlu da bu davanın hala sanığı, tutuklansaydı İstanbul’a da kayyım atanacaktı.
İktidarın almış olduğu bu sert tedbirler yaptığı yanlışın bilinçaltı yansımalarıdır. Zira bir toplumda meydana gelebilecek siyasal bir infial ihtimali, yapılan eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğu ile doğru orantılıdır. Yaptığı bir işlemin hukuk sınırları içerisinde olduğundan emin olanlar asla yaptığından her hangi bir endişe duymazlar. Çünkü böyle bir endişe tedbir adı altında zorbalığı rasyonelleştirir. Geldiğimiz noktada yaşadığımız olaylardan yükselen zehirli gazlar bırakın Ramazan’ı, ülkenin atmosferini bile delik deşik etti.
Bugün bir yanda iktidar için altından kalkması güç bir fatura, diğer yanda da CHP’nin kazandığı bir ivme var. Ancak bu müspet görünen tablo, tek başına CHP’ye bir iktidar garantisi vermez. CHP’nin ve İmamoğlu’nun geleceği, hem bu temponun korunmasına hem de Yavaş’ın sözlerinde ifadesini bulan ve CHP tabanında alıcısı bulunan zehirli dilden kurtulup birleştirici bir dil kurulmasına bağlı.