Manşet

Batı Şeria’da yerleşim karşıtı protestoda İsrail askerleri tarafından öldürülen Türkiye-ABD vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi’nin akrabaları Serbestiyet’e konuştu. Amcası: "Naaşın yarın (11 Eylül Çarşamba) Türkiye’ye gelmesi bekleniyor. Önce İstanbul’a, oradan Aydın’a getirilecek." Teyze: "Haksızlıklara göz yummazdı." Eniştesi: "15 gün önce Türkiye'deydi. Türkiye’yi çok seviyordu. Daha önce de Arakan, Myanmar, Bangladeş’e yardım için gitmişti.” ABD Başkanı Biden ise Eygi'nin öldürülmesi hakkında "Yere çarpıp seken kurşunun sonucu bir kazaydı" açıklamasını yaptı.

Diyarbakır Bağlar’a bağlı Tavşantepe Köyü’nde kaybolduktan 19 gün sonra dere kenarında bir çuval içinde ölü bulunan 8 yaşındaki Narin’e ne olduğu ile ilgili yürütülen soruşturma sürerken, soruşturma kapsamında bir itirafçı ile şüpheli amca Sait Güran’ın ifadeleri basına sızmaya başladı. Diyarbakır Barosu, bu sızıntının soruşturmanın güvenliğine zarar verdiğini ve cinayetin aydınlatılmasını engelleyebileceğini düşünüyor. Baro Başkanı Nahit Eren “İnanılır gibi değil. Gizlilik kararı verenler, gizliliğe riayet etmiyorlar. Belli çevreler, belli yerlere belge servis ediyor” çıkışı yaptı. Eren, katilin kim olduğunu şu aşamada söylemenin erken olacağını anlatırken “Cinayet, adli tıp raporu tamamlandığında ortaya çıkacak. Organize bir cinayet olduğunu düşünüyoruz. Cesedin saklanması önemli kriter” diyor.

8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili yürütülen soruşturmada "kasten öldürme" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan tutuklanan amca Salim Güran'ın avukatı Seda Toğrul dosyadan çekildiğini açıkladı. Toğrul yaptığı yazılı açıklamada “Diğer sanık ve gizli tanık beyanları, adli tıp raporlarını göz önünde bulundurarak bir anne olarak savunmaya devam edemeyeceğim” dedi.

İsrail'in Gazze'nin güneyinde Han Yunus yakınlarında insani koridor içinde yer alan bir çadır kampını vurması sonucu en az 40 kişi öldü, 60 kişi de yaralandı. İsrail ordusu Hamas'a ait bir komuta merkezini hedef aldığını açıkladı ancak Hamas iddiayı 'açık bir yalan' olarak nitelendirdi.

Ne bu vahşet, ne de vahşetin bir din veya gruba hasredilemeyecek kadar “insani (insan kaynaklı)” bir durum olduğu gerçeği yenidir. Burada yeni olan bir şey yok. Adi insanlar mel'unane şeyler yapmış. Peki ne diyeceğiz? Yeni olan tek şey: Kamusal vicdan dediğimiz amme vicdanının yeni bir kurulumuna şahitlik ediyor olmamızdır. İkinci dalga modernleşmesini tamamlayan Türkiye toplumunun sekülerleşmenin bir gereği olan “dinin ahlaklaşma” sürecinde teklediği ve kriz yaşadığı bir dönemdeyiz. Hayata yabancılaşmış bir dinin sevap dışındaki herşeye dair gafleti çuvala sığmayan bir mızrak gibi vicdan sahiplerini yaralıyor. Ve artık yırtılan birşeyler var.