İnternetin değdiği her yere kolları uzanabilen görünmez bir ahtapotvarı canavarın eline düşmüş durumdayız. Panoptikon bir bina idi bu yeni canavar ise yapay zekaya dayalı bir yazılım şirketi. Adı Palantır. Hapishane değil ama bir nezarathane. Hatta bir suikast cihazı. Geleceği görmek, olacağı önceden tahmin etmek iddiasında bir istihbarat şirketi. Her ne kadar sağlık ve idari bazı amaçlar için hedef kitle belirlemek gibi hizmetler de verdiğini iddia etse bile son tahlilde askeri amaçlar ve savaş mantığı için kurulmuş bir şirket.
Türkiye’de delege seçimlerinden il, ilçe seçimlerine, muhtarlık seçiminden cumhurbaşkanlığı seçimine kadar tüm seçim ve itiraz süreçleri anayasa (79.madde) ve kanunlarla düzenlenmiştir. Bu konularda yetkili olan tek merci Yüksek Seçim kurulu ve birimleridir. Genel mahkemelerin siyasi partilerin kongre süreçlerine müdahalesi, bunlarla iptal ve tedbir kararları alması, kayyum ataması ve hükümler vermesi anayasanın açık bir ihlalidir.
Partilerin örgüt daha doğrusu delege yapısı ve aday belirleme yöntemleri bizdeki lider oligarşisinin can damarıdır. Bunun en vahimi de oligarşik liderliğin kurduğu sistemi kendisini destekleyecek bir hukukla güvence altına almasıdır. Çünkü bizde her kesim bir lider yaratmış ve onu kutsamakla meşgul. Lider başarısız olmaz, başarısız olan tebaadır. “Yaygın bir adaletsizliğin devrim nedeni olabileceğini,” söyleyen Aristoteles’i bile yanıltmış bir milletiz. Kasetle gelen bile sonsuz liderlik peşinde. Oysa tutuklu belediye başkanlarının sayısını Google bile karıştırıyor. İktidarın hukuksuzluklarını bas bas bağırıp güdümündeki yargıdan adalet ummak açıklanabilir bir durum değil.
Her yıl ne zaman bir kandil kutlasam sosyal medyada çok sayıda eleştiri ve saldırı paylaşımı ile karşı karşıya kalıyorum. Aynı şey yine birkaç gün önce Mevlid kandilini kutladığım zaman gerçekleşti. Bu yazıda bu eleştiriler üstüne düşünmek istiyorum. Her ne kadar bu dar bir konu gibi görünse de din ve hayat ilişkisi noktasında, dinin köküne dönmeye çalışan İslamcı reformcu hareketlerin kanaatimce önemli bir zaaflarını anlama açısından önemli.
17 sene önceki Türkiye’de iktidar partisi olan AK Parti Avrupa Birliği hedefinin gerçekleşmesi için çalıştığını söyleyerek savunma yapıyordu. Şimdi yeni bir dönemdeyiz. Bu kez CHP’yi işlemez hale getirmeye çalışan siyasi girişimle yüz yüzeyiz. Çok partili rejimin varlığı demokrasimiz için zorunlu. Bu nedenle parti kapatmalarına oldum olası karşıyım.