Belçika’da geçirdiğim 10 gün içinde hoşgörü ve uzlaşma kültürü sayesinde, en önemlisi de tek bir kişinin ilk ve son söze sahip olmadığı bir yönetim tarzının farklı dil ve kültürlere sahip halklara savaş ve işgallere rağmen istikrar ve refah getirebildiğini yeniden tecrübe ettim. Oysa ülkemiz Belçika’dan farklı olarak 100 yıldan fazla bir zamandır ne savaş ne de işgal gördü. Ancak ne yazık ki Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girdiğimiz bu dönemde hala demokrasi, hukuk ve refaha kavuşamadık
Türkiye söylediklerinin aksini yapmakta istikrar gösteriyor. Faiz uygulamasında NAS esastır dedikten sonra faizleri yükseltti. Ne zaman ? Ekonomi çökünce akıllar başa geldi. Rusya ve Çin’in başını çektiği Nato karşıtı Şangay Örgütüne üye olmak istedik; vazgeçtik. BRICS adı ile bilinen ve Batı’nın yarattığı G-7 lere rakip kuruluşa üyelik başvurusunda bulunduğumuz yolundaki haberlere rağmen belki de vazgeçtik.
Türkiye’nin ilk tercihi Esad ile Suriye'de bir dönüşüm sağlamak ve bu vesileyle, Kürtlerin siyasal kazanım elde etmesini önlemekti. Muhalifler Şam’ı ele geçirip Esad'ı devirince sürecin içeriği değişti. Türkiye, PKK’nın sona ermesi için Suriye’deki Kürt kazanımlarına razı olurken, PKK de Suriye’de olandan ötürü, Türkiye’de kendi varlığına son vermeye razı oldu. Artık Türkiye’de barışı sahiden konuşma zamanı geliyor.
Son yazıda PKK’nın merakla beklenen fesih kongresini “muhtemelen bu hafta sonu yapacak. En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü” diye yazmıştım. Resepsiyon için gittiğim Ankara’da duyduklarımla bu tarihi revize etmek gerekiyor. Kongre, Nisan ayının sonuna kadar yapılmış olacak. Yani eğer ciddi bir engel çıkmazsa önümüzdeki dört gün içinde PKK kongresini yapacak.
Yazımın başlığı zorlama bir mecaz sayılmaz. 27 Nisan 2011’de gazetelerden okuduk: “İnsanlık Anıtı’nın kafası kesildi”… Mehmet Aksoy’un Kars’a Koruma Kurulu’nun, AKP’li Belediye Başkanı’nın onayı, belediye meclisinin oybirliğiyle yaptığı anıt yıkılıyor. Hikâyesi esasında bugün de çok şey anlatan bir vaka. Başkarakterlerinin performansıyla sayfalarını dolduran “Bir zihniyet romanı”nın en soluk kesen bölümlerden biri de diyebilirim.