Ortada çok açık bir gerçek var: Şu anda Suriye’de Türkiye ve İsrail arasında bir soğuk savaş yaşanıyor. SDG-Şam ilişkisi bu soğuk savaşın ortasındaki en sıcak ve çatışmalı konu. İçeride çözüm süreci hızlanırken, yasa tasarısı Ocak ayında Meclis’in önüne gelmeye hazırlanırken, PKK yeni adımlar atmaya hazırlanırken her şey bu cevabı bekliyor. Peki birlik ve beraberliğe uzun süreden sonra sahiden ihtiyacı olan Türkiye ne bekliyor? Ela Rümeysa Cebeci’nin itirafçı olup olmayacağını ve Sadettin Saran’ın test sonucunu.
Siyasi topluluklar açısından bakıldığında tablo daha net okunabiliyor. MHP’nin temsil ettiği ülkücü milliyetçilik, yakın zamana kadar meseleye tamamen karşı bir noktadan yaklaşıyordu, bugün bu değişiyor. AK Parti içinde çözüme yatkın isimler yeniden görünür hale geliyor. CHP içindeki katı ulusalcı çizgide bile tereddüt yaşayan, eski kesinliğini kaybeden bir hava hissediliyor. Partilerin komisyona sunduğu raporlara bakıldığında, farklı tonlarda da olsa bir çözüm arzusunun hepsinde bulunduğu görülüyor. Yasal çerçevenin bir demokratikleşme paketini içermesi kaçınılmaz görünüyor. Zaman içinde af ve infaz düzenlemeleri gündeme gelecek. Örneğin Selahattin Demirtaş’ın serbest kalıp yeniden siyaset yapabilmesi, yeni bir dönemin sembolik başlangıçlarından biri olabilir.
Son yazı beklediğimden çok daha geniş bir yankı buldu. Bu da tartıştığım meselenin ortak bir sinire dokunduğunu gösteriyor. Kıymetli yazar Aydın Ünal Yeni Şafak gazetesindeki yazısında yazıma kısmen cevap verdi. Eleştirileri hakkında birkaç not paylaşmak isterim.
CHP’ye yönelik yürütülen operasyonların Kürt meselesinin çözümünü zorlaştırdığını da vurguluyor. Böyle bir siyasi iklimde kalıcı barışa ulaşmanın güç olacağını belirtiyor. Buna rağmen çözüm sürecine desteğini sürdüren CHP, erken seçimin hâlâ ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu da not düşüyor. Raporların ortak paydası şu: Kimse çözüme karşı çıkmıyor. Bu da ilk eşiğin aşıldığını gösteriyor. Şimdi ikinci eşik var: İcraat. Yani devlet adına somut adımların atılması. Süreci bekleyen risk ise raporlardaki şart dilinin bir noktada sigorta olmaktan çıkıp el frenine dönüşmesi.
Her hafta birine piyangosu vuran halkı kin ve nefrete tahrik suçundan geçen hafta hapse kim girdi? Murat Övüç. Murat Övüç’ün her hafta çoğunluğunu başörtülü kadınların doldurduğu kadınlar matinelerinde oturanları halaya kaldırmak dışında halkı tahrik edebildiğini kimse görmedi. Ama stadyumlarda gerçekten halkı kin ve tahrik edenlere, onlara destek veren alfa erkeklere dokunmak kolay değil. Ama Murat Övüç’e dokunmak serbest ve maliyetsiz.