Yazarlar

Bir ölümün ardından (VII): Tavsiyeler, uyarılar ve ‘keşke’ler

Sözümona ‘örgüt’le mücadele adına yapıyla bir şekilde temas halinde olmuş herkesi münafıklık yahut mürtedlikle ithama yönelen tekfirci bir dilin de meydan aldığını görüyorduk. Peki ne oldu? Maalesef siyaset, bürokrasi toplum, medya, cemaatler, aileler, fertler; neredeyse herkes tarafından tam tersi yapıldı. Bir tarafta daha makul ve mutedil olanlar dahi radikalleşirken, diğer tarafta dinî inanç ve yaşayışla ilgili feci çözülmelere de şahit olduk.

“Tuzu kurular” Sırrı Süreyya’ya neden bu kadar kızdı?

Kürtler, 2013’den beri siz ne istediyseniz onu yaptı. 2019 seçimlerinde "kimse bizi desteklediğinizi bilmesin" demenize rağmen yani bizimle görünmekten bile korkmanıza rağmen Kürtler “evet” dedi. 2024 seçimlerinde de aynısını yaptı. Şimdi ilk defa kendimiz için bir şey istiyoruz. Niye bu alınganlık? Söyler misiniz biz barış derken hangi mücadelenizi engelliyoruz? Milyonlarca insan ayakta ve sokaklarda bu iktidardan kurtulmak için eylemlerde ve Kürtler mi bunu engelliyor?

“Yandaki Oda”: Hayatın uzaması başka şey, ölümün uzaması başka

Kadınlardan biri, Martha (Tilda Swinton), ölümcül devrede kanser hastası. Son ana kadar kanserle cebelleşme fikrini sevmiyor. İyice kötülemeden hapını aldığında “Yandaki Oda”da bir yakını olsun istiyor. Çok anlaşılabilir bir durum. Bu ötanazi hapını buluyor bir yerlerden. Bu iş tamam. Peki yanında kim olacak?

Serbest ticaret mi dediniz!

Çin’in Fransız konyaklarına vergi koyması Fransız üreticilerini kızdırdı. Avrupa Birliği’nin Mercusor (Avrupa Birliği’nin bir tür Latin Amerika kuruluşu) ile imzaladığı ticaret anlaşmasına bu kez Fransız çiftçileri isyan etti. Güney Amerika’dan gelecek et ile rekabet edemeyeceklerini söylüyorlar. Yolları kapadılar. İkinci Dünya Harbinden sonra başta Amerika ve Batılılar ağırlıklarını serbest ticaretten yana koydular. Sistemi ucuz malları ile bilhassa Çin bozdu ve Batıyı şaşırttı. İkinci Dünya Harbinden sonra kurulan sistem çöktü..GYenisi nasıl kurulur veya kurabilir mi !
- Advertisement -

“Maden ocağının dibinde…”

Kara kış… 100 bin işçi aileleriyle Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyor. Her molada, her düzlükte bir “madenci şehri”. Sesleri çekiç ritmi gibi: “Gemileri yak-tık, geri dönüş yok!” Biraz ısınmak için de ateşler yakılıyor, molalarda. Gecenin karanlığında ateş böcekleri mi dersin uzaktan, “Bir şehir kalkmış, konmuş buraya” mı… “Bolu-Mengen-Gerede, insanlık nerede?” yakarışı da sloganlarında. Nâzım’ın şiirindeki “Büyük İnsanlık” yürüyor, “büyükler” sıcacık makamında pervasız: “Kuru gürültüden korkmam…”

En Son Çıkanlar