Son iki yazımda Erdoğan’ın yıllardır ısrarla dile getirdiği “Türkiye’nin Misak-ı Milli meselesi”ni bir kez daha hatırlattım ve özetledim. Bunlar, işin olgusal yanı. Bu son yazıda ise olgulardan yola çıkıp bir iddia öne sürmüş oluyorum. Diyorum ki, 2016’da başlayan Misak-ı Milli kararlılığı çok büyük bir ihtimalle Erdoğan’ın darbe girişiminden sonra devletle kurmak zorunda kaldığı ittifakın bir çıktısı olarak, yeni İttihatçı kadroların ısrarıyla hayatımıza girdi. Böyle olup olmadığını belki ancak ileride ‘anılar’ kaleme alındığında öğrenebileceğiz.
Devrimin ilk günlerinde Suriye ile bir deniz yan hududu anlaşması imzalayıp tabiri caizse Libya ile yapıldığı şekilde bu defa Yunanistan’a değil (Rum) Kıbrıs’a gol atma heveslilerinin ortaya çıktığını tebessümle karşıladım. Suriye ile yapılacak anlaşmanın sıkıntısı ise o ülkenin kurulduğundan bu yana Hatay’ın Türk toprağı olduğunu kabul etmemesidir. Suriye’nin bir gün Hatay’ın Türk toprağı olduğunu kabul etmesini ben de tabiatıyla içtenlikle diliyorum. Ancak yeni yönetimin ilk işleri arasında bunu yapmasını beklemiyorum çünkü bunu yaparsa içeride aleyhine kullanılacak malzeme yaratmış olacağına şüphe yok.
Gassal’da İslami bir birey kurma çabası var. Kuruluş’un ya da Payitaht’ın muktedir kahramanlarına benzemiyor, çünkü - kim ne derse desin - kahramanlar çoğunlukla birey değildir, onlar toplumsal tutkuların manzarasıdır. Kusurdan münezzeh değilseler bile trajedinin tahtına oturmadan acz durumuna düşmezler. Ancak Gassal karakteri tam olarak korku duymayı bile beceremiyor. Galiba modern bir derviş hayal ederken ihtirasları yontulmuş bir endişe korkuluğu ortaya çıkmış. Meşhur “Allah varsa trajedi yoktur” yorumunun silik bir temsili.
1950’li yıllar Soğuk Savaşın artarak devam ettiği yıllardı. Sovyetleri “çevreleme-sınırlandırma” politikası Batının ve aslında ABD’nin ana hedefi , politikası olmuştu.
Türkiye sadece Boğazlara hakimiyeti ile...
Manzara şu; Kaleci Veysel, topu sol stoper Uğur Adem’e veriyor. Uğur Âdem çaresiz bir iki dokunuştan sonra topu ya sağ stoper Veli Çetin’e ya da kaleci Veysel’e yeniden servis ediyor. Kaleciden başlayan ve ikinci bölgeye taşınması gereken, sözüm ona bu açılış pasları, her seferinde yukarda açıklamaya çalıştığım kısır döngü içinde dönüp duruyor. Amedspor’da çok ciddi organizasyon sorunları var. Servet Çetin, transfer ile bu sorunları çözmek yerine takımının organizasyon detaylarına ilgi göstermeli. Takımın belirgin bir ''top bizde oyunu'' yok, aynı şekilde top rakibe geçtiğinde, rakibi, nerede karşılamak gerekir, buna dair de net bir ''alan görüşü'' yok.