Ankara’da SBF öğrencisi iken Kırşehirli akrabalarım beni köye götürdü. Simo Amca, dedemin amca çocuğuydu. Yaşlıydı, ölmeden bizleri görmek istemişti. Dedemi anlattı. Dedemin o günlerde bir kıza sevdalandığını, onu kaçırmaya kalktığını, silahların patladığını ve birisini vurduğunu sanıp köyü ebediyen terk ettiğini öğrendik. Simo Amca, Kürtçe bilmediğime üzülmüştü. “Kimliğinizi unutmayın” diye nasihatler etmişti. O gece ilk kez akraba çocuklarından bazı Kürtçe kelimeler öğrendim. O köye bir daha gitmek nasip olmadı.
Fetullahçılıkla ve genel olarak böylesi patolojik bağlanma biçimleriyle ilgili olarak, birçok kişinin cevabını bulmakta zorlandığı bir soru şu olsa gerektir: Aklı başında insanların güven veya bir anlam arayışıyla başlayan yolculukları zaman içinde bir külte mensubiyet, hatta bir örgüt adına kriminal işlere bulaşma yönüne nasıl evrilebiliyor?
Milli irade türküsünü ağzından düşürmeyen AK Parti, artık kayyımlarla milli iradeyi gasp ediyor. Geçmişin müesses nizamıyla tutuştuğu kavgadan sağ çıkmasını halka borçlu olan bu parti, artık kayyımlarla halkın iradesini yok sayıyor. Dün bütün vatandaşların eşitliğini müdafaa ederek yol alan bu parti, artık kayyımlarla vatandaşların bir kısmını seçme-seçilme hakkından mahrum ediyor.
Siyasetçiler o kadar içeriksiz, o kadar doldur-boşalt uzun konuşmalar yapıyorlar ki, gazeteciler bunlardan dişe dokunur bir şey çıkmayacağı varsayımıyla konuşmalarda-metinlerde önemli bir şeylerin olup olmadığını arama zahmetine katlanmıyorlar ve bu nedenle bazı büyük balıkları atlıyorlar. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in son açıklamalarındaki Hamas detayı buna mükemmel bir örnek teşkil etti.
MHP çözüme yönelen her siyasi aktör gibi bölgenin ve ülkenin gerçeklerini hesaba katan bir yerden konuşuyor... Kürtler ve Aleviler, bu ülkenin iki büyük 'öteki'si olarak değişimin anahtarını da ellerinde tutuyor. MHP, bu kez çözüm arayışının mimarı olmaya aday.