Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslamcılıktan ‘millîlik’e geçtiği (geçmek zorunda kaldığı) 2015’ten bu yana dilinden düşürmediği “Bizim bir Misâk-ı Millî meselemiz vardır” cümlesi gelir Lozan’a dayanır, ki zaten Lozan da doğrudan payını alır bu iddiadan. Lozan Kürtler için de bütün doğal haklarının Türkiye Cumhuriyeti devletinin insafına bırakıldığı bir antlaşmanın adıdır ve Kürtler on yıllar boyunca o insaftan zerrece nasiplenmemişlerdir. Yani Lozan Türk egemenliğini sınırladı, Kürtleri Türk egemenliğine zimmetledi, fakat şimdi egemenliğin genişletilmesi isteniyor ve bu da Kürtler olmadan olmuyor.
Yaşadığımız kayyum tartışmaları bize yerel yönetimlerin toplumsal ve siyasi hayatımızda ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Yerel yönetimlerin kıymetini bilen ülkelerde, daha gelişkin bir demokrasi kültürü var… Son yıllarda özellikle Avrupa ülkelerinde siyasetin öne çıkan yüzleri arasında belediye başkanlarının dikkat çektiğini görmek mümkün. Yerelin güçlenmesi, “merkez”in denetimini kolaylaştırıyor. Başa dönecek olursak, silahların bırakılması yeni bir çığır açacak kadar önemli…
PKK’nın silah bırakma kararında yer alan Lozan, 1921 anayasası gibi vurguların bir sorun olarak öne çıkarılması, bunların barış sürecine itiraz etmeye vesile edilmesi bu tür tepkilerin tipik bir örneği… Silahsız Kürt siyasetinin muhtemel getirilerini, kurucu yeni hamleyi görmekten çok, mevcudu koruyan itirazcı bir tutum üretmek de öyle…
12 Mayıs 2025 tarihi Türk ve Kürt halklarının ortak geleceği, ülkemizin huzuru ve her birimizin güvenliği için tarihi bir gündü. Barışa yaklaştıran her adım...
Yaklaşık 47 yıldır varlığını sürdüren milyonlarca sempatizanı olan ve Ortadoğu’da birkaç ülkede örgütlü olan PKK kendini feshediyor. Ancak gel gör ki örgütün varlığına son vermesi değil de kendisini doğuran nedenleri anlattığı açıklama üzerinden kıyamet kopartılıyor. Nasıl olur da örgüt, ‘Kürtlere yönelik 100 yıllık baskı olmuştur’ diye açıklama yapar. Sormak lazım… Ne diyecekti ki? Biz dağa temiz hava almak için mi 47 yıldır çıktık? Siz de çıkar “bu ülkede kimseye ayrımcılık yapılmamıştır’ der kendi doğrunuzu topluma izah edersiniz. Buna siyaset denir. Ama hiçbir siyaset "düşünceden bölünme" çıkartmaz.