TÜM YAZARLAR

Devamı

    Şarm el-Şeyh’te Trump barışın kartalı mı?

    İsrail, ABD’nin silahları ve askeri desteğiyle Ortadoğu’yu yerle yeksan etti. Aynı Amerika, sanki bunları yapan başkasıymış gibi, Filistin’de “barışın kartalı” rolünü üstlendi. Zafer şarkıları söyleyen Trump büyük bir gösteri yapıyordu. Şarm el-Şeyh’teki o gecenin manzarası ayrı bir analize muhtaç. Filistin-Gazze katliamında yenilen, o halktan çok, insanlığın yılların birikimiyle oluşturmaya çalıştığı adalet düzeniydi.

    Öcalan o kanalları ilk kez izledi ve…

    Ankara’daki kaynaklardan öğrendiğime göre, Buldan’ın medyayla ilgili sözlerinin arkaplanı şöyle: Öcalan bir süredir Sözcü TV ve TELE 1 tv de izlemeye başlamış. Televizyonunda diğer bazı iktidar yanlısı ve muhalif kanalları zaten izliyordu. Ama son izlediği iki kanalda çözüm sürecine karşı hararetli itirazları izlemiş ve bunun şaşkınlığını yaşamış.

    Güney Afrika’daki çatışmayı Mandela nasıl bitirdi

    Bu konuda iki örnek vermek isterim: İlki Güney Afrika örneği. Güney Afrika’da gerillaları ikna etmekte hükûmet zorluk çekiyor, Mandela o sırada Robben adasında tutuklu. “Ne yapalım?” diyorlar, Mandela diyor ki: “Beni adadan alıp Cape Town’a götürün ben bunları ikna ederim. Eğer o sırada Mandela’nın adadan çıkarılıp müzakereleri yürüttüğü duyulsa bütün proje çökecek. Mandela ile gerilla liderleri silahları bırakma konusunda anlaşıyorlar. Bertie Ahern dönemin İrlanda başbakanı. Yine bir tıkanma yaşanıyor.

    Üniversitenin krizi

    Üniversiteler hiç olmadıkları kadar zor bir zamanda yaşıyor. Hem dünyada hem Türkiye’de kaynakları kıt olabilir, fonları kesilmiş olabilir, politik baskı görüyor olabilirler. Ama bunların hiçbiri yaşadıkları asıl kriz karşısında bir ağırlık ifade etmiyor. Çok daha yapısal bir kriz içindeler: Bilgi üretim silosunun patlaması.

    TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda

    Kürt meselesi ilk Türkiye’de gündeme geldiğinde o zaman “Böyle bir mesele yoktur, Kürt yoktur” üzerinden bir politika yürütüldü. Kürtlerin olmadığı üzerine doktora tezleri yazıldı, üniversitelerde akademik çalışmalar yapıldı ama bütün bu çalışmalar gösterdi ki “Kürt yoktur” tezinin hiçbir geçerliliği yok.

    Küçük şeylerin kudreti, yaraların estetiği

    A. Hares Yalçi’nin Babil Değirmenleri ve Öteki Rüyalar adlı kitabı, yalnızca bir ilk öykü kitabı olmanın çok ötesinde, çağdaş edebiyatımızda nadiren rastlanan ölçüde metafizik ve etik bir poetika önerisi sunuyor. Yalçi, görünürde küçük olanın içindeki büyük yankıyı keşfederken, sessizliğin gürültüye karşı bir direniş biçimi olabileceğini de hatırlatıyor.

    His cinayetleri: “Canavarın zamanı yoktur”

    21 yaşındaki Matthew Shepard 27 yıl önce bugün vahşice, işkenceyle öldürüldü. Eşcinsel olduğu için. New York Times cinayeti “Batı’da davetsiz misafirleri uzak tutmak için çitlere ölü bir çakal çivilenmesi geleneği”ne benzetti. Çok çabaladılar o “nefret suçu”nu sıradan bir cinayete dönüştürmek için. “Ağır tahrik” aradılar: “Katil ‘eşcinsel panik’ içindeydi…” Olmadı, tarihe yaşandığı gibi geçti. Bizdeki hükmüyle “canavarca hisle işlenen” suçlardan. Masallardaki o canavarlar bugün de ortalıkta. “Canavarın zamanı yoktur” zira.

    Greta’yı sevdik de neden anlayamadık?

    Çok değil birkaç sene öncesine kadar Obama ile poz veren, manşetlerden düşmeyen, Davos Zirvesi’ne onur konuğu olan Greta Thunberg, Gazze için ses çıkardığından beri küresel elitlerin gözünden düştü. Greta sadece hiç görmediği Gazze için ayrıcalıklı konumundan vazgeçmesiyle değil, katıldığı Sumud filosu sonrası ilk konuşmasıyla da kendi kişisel deneyimini, İsrail’de gördüğü işkenceleri, savunduğu meselenin önüne koymayarak tüm dünyaya “İnsanlık ve Aktivizm 101” dersi verdi. Greta’yı dün “küreselcilerin piyonu” ilan edenler, bugün en büyük hayranı. Greta’yı bugün sevmek kolay, ama anlamak zor. Zira Greta hiç değişmedi, hep muktedirin tam karşısında durdu, ama dünya artık bambaşka bir yer.

    Hatay’ı haritasına ilk kim koymuştu?

    Bütün Suriye iç savaşı boyunca Esad’ı desteklemiş olanlar, hatta Esad devrilirken bile onla acil temas kurulması gerektiğini savunmuş olanların resmi Suriye haritasında Hatay’ın ne işi olduğunu sorguladığına şahit olmadık. Ama geçen hafta bu kesimler birden bire Suriye haritasında Hatay’ı keşfettiler. Üstelik de bir haritada bile değil, bir logoda…

    Nahda ve Gannuşi

    Nahda diğer İslami akım ve örgütlerden farklı bakış açısına sahip. Burgiba ve Bin Ali, bir türlü herkesi içine alacak bir ulusal/milli kimlik inşa edemediler. Nahda’nın referansının İslam, makro düzeyde birlik idealinin “ümmet/bölgesel entegrasyon (İttihad-ı İslam)” olması ve Mısır İhvanı’yla olan fikri akrabalığı onun belirgin özelliği olarak öne çıkar. Ancak “insan” denen aktörün bazen tek başına belirleyici olabileceğinin somut örneği muhtemel badireleri akıllılıkla atlatan Nahda’nın Raşid el Gannuşi’dir. Hiç kuşkusuz Gannuşi olmasaydı, Nahda da diğer birçok hareket gibi tekçi, mutlakiyetçi, istilacı ve otoriter bir karaktere sahip olurdu.

    Charlie Kirk ve Erika Kirk

    Siyaset dünya genelinde devasa bir tiyatro sahnesidir ama ABD’de bu durum biraz daha net hissedilir. ABD, teatral ruhlu bir ülke. Erika Kirk de adeta tiyatro sahnesinin baş kadın oyuncusu olarak son günlerde tüm ihtişamıyla karşımızda… Trump’a sarıldığı pozlarında da belirgin bir teatrallik havası var.

    Çözüm sürecinde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor

    Çözüm sürecinde iklim saati saatine değişiyor. Halep'te çıkan bir silahlı çatışmadan, Meclis’te atılan Apo sloganlarına, Strasbourg’da AİHM’e yapılan bir itirazdan, Şam’daki bir toplantıya kadar herşey sürecin akışını etkiliyor.

    TBMM Komisyonu Öcalan’ı nasıl dinleyebilir?

    Silah bırakan PKK’lıların geleceğiyle ilgili yapılacak hukuki düzenleme, komisyonun önündeki temel meselelerin başında geliyor. Yani silah bırakma eyleminin kararının hayata geçirilmesi. Silahı bırakma kararını uygulama yeteneği olan kişiyse, Öcalan. Kararın nasıl uygulanabileceğinin yolunu yordamını da bilen, en kabul edilebilir çözümü sunabilecek kişi de o. “TBMM Komisyonu’nun onu da dinlemesi gerekir” diyorlar. Başka partilerden komisyon üyelerinin de bu teze yakın olduğu söyleniyor. Koşullar uygun olsa, komisyonun tamamının onu dinlemesi daha verimli olabilirdi. Koşullar şimdilik bir heyetin İmralı’ya gitmesine uygun.

    İnsanların devletlerle savaşı

    Juggernaut Hint inanışında bir ‘tanrı’nın ismi. İnsanların kendi elleriyle yapıp edindikleri, tekerlekli ve insanların tekerleklerinin altına atılarak kendilerini ezdirdikleri bir ‘tanrı. İnsan eseri devletlerin insanı ezdiği bir modern Juggernaut tablosu içindeyiz. Gazze’de iki senedir yaşananlar asıl savaşın ‘devletler arasında’ değil, ‘devletler ile insanlar arasında’ olduğunu bize gösterdi. Devletler birazcık birşeyler yapıyor gibi göründüler ise dahi, olup bitene karşı sesini yükselten ‘insanlar’ı görüp de ancak ‘oy kaybı ve dolayısıyla iktidarı kaybetme’ korkusuyla bunu yaptılar.

    Sumud tecrübesi bize neler söylüyor?

    2010’da Mavi Marmara için Başbakan Erdoğan “Giderken bana mı sordunuz” çıkışını yapmıştı. Bu söz eleştirildi ama tam da olması gereken buydu. Tıpkı bugün İspanyollar, İtalyanlar, Yunanlılar, İsveçliler giderken, Gazze’ye gemi kaldırırken kendi başbakanlarına sormadıkları gibi. Eğer bir ülkede sivil toplumun devletten izin almadan eylem yapması mümkünse, o eylemlerin sorumluluğu da devletlerine kalmaz. Yani Türkiye’nin limanlarından kalkıp Gazze’ye gitmeye çalışan bir geminin hesabı o zaman Ankara’ya sorulmaz. Ama maalesef Türkiye 2010’dan 2025’e buradan çok uzaklaştı. Sivil toplum, giderken Başbakan’a dahi sorulmayan ülkeden, giderlerse devletten bilirlere geriledi. O yüzden de tekneler 15 yıl sonra Türkiye’den kalkamadı.

    Yapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk

    Dünya dediğimiz şey iki insan arasında gerilmiş boşluğa verilen isimdir. O boşluğu söz ve eylemlerimizle iskana uğratır, kalabalıklaştırırız. Anlamak, o kalabalığı aşıp, boşluğun oluşturduğu gürültüyü geçip muhataba varmaktır.

    Çözüm sürecinin bir yılı: Uzanan bir elden, resepsiyona…

    Bir yıl önce Bahçeli’nin uzattığı el, bir yıl sonra bir resepsiyona dönüştü. Elimizde sürecin son durumuyla ilgili en somut istihbarat raporu, kulis bilgisi bu resepsiyon görüntüleri. Emin olun eğer süreçle ilgili Erdoğan’a istihbarat raporları olumsuz gelseydi, PKK silah bırakmamakta direniyor, SDG ipleri koparacak gibi bir bilgi olsaydı, Erdoğan hiçbir partiye göstermediği bu ilgiyi DEM’e göstermezdi.

    Otomobil uçar gider

    Çocukluğumdan beri kulağıma çalınan o operet bugün de kulaklarımı çın çın çınlatıyor: “İki tane otomobil /Biri açık biri değil”… “Lüküs Hayat”ın 100 yıl önceki motorize tasviri. Bugün de güncel... Mâlum, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ayağını yerden kesen “lüküs” dönemi yeni sona erdi. Halefi garajdan çıkardığı kırmızı TOGG’la “geldi”. Herkeste bir heyecan… Bence asıl önemlisi yeni başkanın devir-teslim töreninde cübbesinin düğmelerini Erbaş’ın iliklemesine -ısrarla- izin vermemesi! Hani ilk düğmeyi yanlış iliklersen…

    Trump’ın planı, Gazze’ye barış getirir mi?

    Dün ilginç bir olay yaşandı. ABD Başkanı Donald Trump Hamas’ın resmî açıklamasının tek bir kelimesine dokunmadan kendi hesabından paylaştı. Gazze barış planını hem Netanyahu’ya hem Hamas’a kabul ettiren Trump, kurnaz bir tüccar edasıyla önce Hamas’ın kısmı kabulünü “evet” kabul ederek bir nevi Netanyahu’yu tufaya getirdi, kimsenin kolay kolay masadan kalkamayacağı yeni bir müzakere başlattı. Barış planı her ne kadar ilk bakışta İsrail lehine gözükse de bölge ülkelerinin Katar saldırısı sonrası birlikteliğini sürdürmesi halinde tersine dönebilir. Uluslararası askeri bir gücün Gazze’ye girmesi gibi birçok başlık kritik bir bilek güreşi başlatacak. Bugüne kadar alternatif bir plan oluşturmayı, Katar saldırısına kadar birleşmeyi bile başaramayan Filistin destekçisi ülkelerin en büyük şansı ise Trumpçılar dahil olmak üzere Amerikan kamuoyunun İsrail aleyhine dönmesi. İsrail belki bugünü kazanıyor, ama geleceği kaybetti bile.

    “Siyasette zorlama yoktur!”

    19 yıl sonra Kasım-2015’te Şeyh Raşid el Gannuşi’yi ziyaret etmek çok hoştu. Eğer toplum komünistleri istiyorsa –bizim temel hak ve özgürlüklerimize karışmaması kaydıyla- onların iktidarına razı olabileceklerini söylüyordu ki, bu önemliydi, çünkü Tunus’ta İslamcıların en radikal hasımları komünistlerdi. Bana gülerek söylediği şu cümle fikriyatını özetlemeye yeter: “-Siyasette zorlama yoktur (La ikrahe fi’s Siyase)!” Yani aslında “Din seçiminde zorlama yoktur (La ikrahe fi’d Din)” (2/Bakara, 256.)

    Trump’ın Gazze Planı: İsrail’in tezlerini kamufle eden sözde barış planı

    ABD Başkanı Donald Trump, 29 Eylül 2025’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da düzenlediği ortak basın toplantısında 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı kamuoyuna duyurdu. Trump’a göre bu planın kabul edilmesi halinde savaş derhal sona erecek, İsrail kademeli olarak Gazze’den çekilecek, tüm esirler en fazla 72 saat içinde serbest bırakılacak ve Hamas’ın dâhil olmadığı yeni bir yönetim süreci başlayacaktır.

    Filistin dramı ve Arap dünyası

    Filistinlilere sormadan yapılan birçok eylem, İsrail’e fırsat yaratmaktan başka sonuç doğurmadı. Sumud Filosu’nda hangi ülkeden kaç gönüllü bulunuyor? Merak edip inceledim. Arap Dünyası’nda, filoya katılan Filistinlilerin arkasında duran bir ülke görmek pek mümkün değil. 450 civarında Sumud gönüllüsünün içinde şu Arap ülkelerinden katılım var: Tunus 28, Fas 7, Ürdün 3, Cezayir 17, Bahreyn 2, Pakistan 2. Bu arada Türkiye’nin 56 gönüllüyle ilk sırada olduğunu söyleyelim. Avrupalıların katılımı daha fazla. Sonuç olarak, devletlerin pozisyonu ile halkların tavrı, elbette birbirinden ayrışabiliyor.

    Trump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne?

    Normal ve adil bir dünyada bu soykırımın finali Tel Aviv’deki askeri ve siyasi hedeflerin bombalanması, BM Barış Gücü’nün Gazze’ye müdahalesi ve Netanyahu’nun divanda yargılanması olurdu.Ama böyle bir dünya yok. İsrail’i durdurabilecek tek ülke ABD. Ortaya çıkan İsrail’i durdurma seçeneği de bu plan olabildi. Esas soru şu; Peki bu anlaşmanın alternatifi ne? Anlaşmanın alternatifi şu anda olanların devam etmesi. Planın Filistinliler için en büyük kazancı; ABD ve Arap ve Müslüman ülkelerin 1948’den sonra ilk kez İsrail ile Filistinlilerin arasına girecek olması. Tampon olacaklar. Üçüncü göz olarak meseleye dahil olacaklar. İsrail’in zayıf Filistinlilerle başbaşa hali bitecek. Unutmayalım; 48 öncesi İngiliz kolonyalizmi Filistinliler için bugünden iyiydi.

    Dünya beşten, Tevrat’taki kadim değerler siyonizmden büyüktür

    Netanyahu’nun özellikle Mesihçi Siyonizm’in din kisvesine bürünmüş politik söylem ve uygulamaları, Tevrat’ın adalet, merhamet ve mazlumu koruma ilkeleri açısından değerlendirildiğinde, insanlığa peygamberler aracılığıyla tebliğ edilen kadim değerlerle apaçık bir tezat teşkil etmektedir.

    “Bizim İsmail” İsmail Beşikçi

    İsmail Beşikçi son 50 yıllık tarihi dönemde Kürt meselesinin kamusal alana taşınmasına önemli katkılarda bulunmuş bir bilim insanı. Diyarbakırlılar, onun yattığı hastanenin önünde, sağlık haberlerini bekliyorlar. İsmail Beşikçi, 7 Ocak 1939, İskilip, Çorum’da doğdu. İskilip’te ilkokulu okuduktan sonra Çorum Lisesi’ni bitirerek, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. İsmail Beşikçi’yle, Ahmet Güneştekin’in Feshane Sergi Salonundaki “Kayıp Alfabe” isimli eserlerinin sergilendiği 17 Ocak akşamı görüşmüştük.

    Yönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir

    Şimdi, kendi ülkelerinde demokrasi kararlılığı gösteren Batılı güçlerin başka diyarlarda ve bilhassa Müslüman dünyada ise kamuoyunun denetleyebildiği yönetimler yerine kendilerinin denetleyebildiği otoriter rejimleri niye yeğlediklerini anlıyoruz, değil mi? Çünkü ancak bu takdirde kendilerini ‘meşruiyet odağı’ olarak resmedebilir ve ancak bu şekilde halklarının iradesinin rağmına hükûmetleri kendi iradelerine tâbi kılabilirler. Öte yandan, meşruiyeti kendi halkının özgür iradesinden devşiremeyenler işte bu güç odaklarından meşruiyet dilenirler.

    Komisyon’da bir gün: Komisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı….

    Çözüm Süreci’nde son durumu kabaca böyle özetleyebiliriz. Çarşamba günü uzun adı Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi olan komisyonun önemli bir toplantısını gün boyu Meclis’te izledim.Konuştuğum iktidar partilerinden milletvekilleri komisyonun uzayan dinleme seanslarını, Suriye’deki çözümün beklenmesiyle açıklıyorlar.

    Sumud Filosunu bekleyen tehlike: Mavi Marmara’dan alınacak dersler

    Mavi Marmara Davası’nın avukatlarından Doç. Dr. Ramazan Arıtürk, Gazze’ye üç günlük mesafedeki Sumud Filosu için önerilerini yazdı: “Mavi Marmara, 31 Mayıs 2010’da uluslararası sularda işlenen bir katliam. Ve o katliamın öğrettiği dersler, bu zamanlarda Sumud filosunun kaderini anlamamız için yol gösterici. Sumud filosu gemileri yol alırken karşılarında yalnızca dalgalar, rüzgârlar veya doğanın engelleri olmayacaktır. Onların karşısına, modern çağın en pervasız, en saldırgan, en haydut devletlerinden biri dikilecektir.”

    Tel Aviv ile Gazze arasında sadece 60 km mi var?

    The Guardian muhabiri Matthew Cassel Tel Avivlilerle konuşuyor. Cassel’in merakı; 60 km, sadece 60 km uzaklıkta Gazze’de olanlar hakkında İsraillilerin ne düşündüğü. Mâlûm; arabayla, bir saatten kısa bir sürede Gazze’ye ulaşabilirsiniz. İstanbul içinde bir semtten başka bir semte gitmek gibi bir şey. Bir saatten kısa bir sürede ulaştığınız Gazze’de ama, Tel Aviv’deki renkli hayat kararacaktır, grinin en yıpratıcı tonları tozla, yıkımla karşınıza çıkacaktır.

    Dünyaya kafa tutan ülke: İspanya

    İnsanın, kaybedeceğini bilse de savaşı göze alması için bağlı olduğu çok güçlü ilke ve değerlerinin olması gerekir. İnanç gerekir! Böyle bir kişi, insanlığını yitirme tehlikesini hissediyor demektir. Tıpkı Marinaleda’nın belediye başkanı -bir başka Sánchez- Sánchez Gordillo’nun dediği gibi, “Mücadeleyi kazanamıyorsanız, en azından ilkelerinize bağlı kalın.” (s.189). Pedro Sánchez tam da bunu isteyerek konuşuyor BM toplantısında: “Sayın Konuklar, tarih bizi yargılayacaktır. Ve verdiği hüküm hem bu vahşeti işleyenlere hem de susup görmezden gelenlere acımasız olacaktır.” Mücadele edemiyorsanız hiç değilse insanlığınıza bağlı kalın, der gibi bir dille.