TÜM YAZARLAR

Devamı

    Öcalan’dan Bahçeli’ye

    Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin yeni bir evreye geçmesi anlamına gelir. Siyasi tutukluluğun tarihe karışmasının gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyan uzun bir tecrübemiz var. Süreci başlatan MHP Lideri Devlet Bahçeli ve arkadaşları bu konularda olumlu mesajlar veriyorlar. Sürecin kilit partisi olan MHP’nin alacağı her tutum yönelimi etkileyecek. MHP, bu sürecin yolunda gitmesi konusunda etkili bir rol oynamayı sürdürebilir. En büyük destekçisi, DEM Parti olacak.

    Geri dönüşsüz yol

    Cesena Mağarası’nda silahların tümüyle gömülmesinin ilk adımı atıldı. Geri dönülmez bir yola girildi. Evet, atılan ilk adımdı, daha gidilecek çok yolun olduğuna şüphe yok. Lakin artık menzil bize daha yakın ve oraya varacağımıza dair ümitlerimiz de daha kavi.

    Xezal nasıl Geyik, Zizek nasıl Sosyolog oldu?

    Xezal’ı Ceylan nine olarak anlama imkanı varken Geyik olarak anlamayı seçen nefret ve kibir, Müslüman dayanışmasını da Sünnicilik olarak duyup sunmayı tercih ediyor. Sorsan, Üçüncü Dünyacı, küresel eşitsizliğe karşı Güneyci, işine gelince postkolonyal yahut anti-emperyalist. Ama iş Müslümanlara gelince Avrupacı faşizan, elitist laik, Arap komşusunun acısına bigane bir ırkçı olabiliyor bu insanlar.

    “Ümmet” üzerine yeniden düşünmek: Kavramın gölgesi, siyasetin ışığı

    Osmanlı’nın son döneminde ümmet söylemi imparatorluğu kurtarmaya yetmedi. Bugün de tek başına bu karta oynamak, tüm sorunları çözmez. Eğer ümmet fikri gerçekten içten bir çağrıysa; bunun göstergesi kapsayıcı bir dil, eşit haklar, adaletli temsil ve toplumsal barışı önceleyen politikalar olacaktır. Aksi takdirde, bu kavram sadece geçmişe dönük bir nostalji ya da bugünün krizlerini erteleyen bir “kelime tesellisi” olmaktan ileri gidemez. İyi bir yönetim, milleti ayakta tutarken ümmet ruhunu diri tutabilir.

    Geyik ninenin bunlardan haberi var mı?

    Geyik Oran, 92 yaşında. Hülya Oran yani Bese Hozat’ın annesi. Esas adı Xezal. Kürtçe, Ceylan demek. Ama nüfus memurları adını “Geyik” diye yazmış. Muhalefetin son Erdoğan konuşmasından sonraki yeni tezine göre Dersimli Bese Hozat ve Hataylı Tülay Hatimoğulları, artık Erdoğan’ın Sünni ümmetçi ittifakının bir parçası. Erdoğan, Türk-Kürt-Arap ittifakını içerisi için değil, dışarısı için demişti ama ayının 40 türküsü var, kırkı da armut üstüne…

    Akademide doğru söyleyip mahkemede şaşan bilirkişiler!

    Akademide paket programlarla ilgili doğruları söylerken, hiçbir data dosyası veya hesap detayı eklemeden hazırladıkları bilirkişi raporlarında paket programlarla yaptıkları analizlerin çıktılarını değişmez gerçeklik kabul ettiler, kusur dağıttılar! Akademide doğru söyleyen hocalarımız, bilirkişi olunca mahkemede şaşırdılar! Hem akademiye hem yargılamalara zarar verdiler. Öğrencilerine bu durumu nasıl anlatacaklar bilemiyorum.

    Chelsea, PSG’nin Alter Egosu oldu; ve aslını yendi

    Chelsea, Paris Saint-Germain’i (PSG) 3-0’lık skorla adeta sahadan sildi. Maçın ilk saniyesinden itibaren bir tiyatro sahnesi kuruldu: Chelsea, PSG’nin ruhunu ele geçirdi; adeta bir reenkarnasyon yaşandı. Chelsea, PSG’nin özüne bürünürken, PSG, Chelsea’nin gölgesinde kayboldu. Maçın talebi açıktı: Dünyanın en iyisi unvanı, rakibini devirene verilecekti. Ancak PSG’nin oyunu, bu hedefe ikna olmuş gibi değildi.

    11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi?

    PKK’nın sürecin ciddiyetini vurgulayan silahlara veda gösterisi toplumun büyük çoğunluğunun derin bir nefes alınmasına neden oldu. Ama zaman daralıyor artık. Bunu anlamak için sadece 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sonrası bölgenin siyasal haritasının ne hâle geldiğine bakmak yeterlidir. Bu yeni harita kalıcı değildir. Bugünkü durgunluk kimseyi aldatmasın. Bu durgunluk bir şans olabilir. Bu şansı kaçırmak, yalnızca bu ülkeye değil, bütün bölge halklarına yazık etmek olur.

    Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi

    Erdoğan’ın ‘tarihi’ diye nitelenen konuşması bir kere daha ortaya çıkardı ki DEM’in iktidarla yürüttüğü süreç ittifakının önünde iki büyük kaya var: Erdoğan, Suriye’de Rojava’yı ve Türkiye’de CHP’yi bekleyen akıbete DEM’in kayıtsız kalmasını istiyor. Peki aynı anda hem Rojava’nın hem CHP’nin mevcut varoluşlarını torpillemek hem de DEM ile çözüm sürecini sürdürmek mümkün mü?

    Kelle Sayan Kardeşlik: İslami Mahallenin Babacan Patronları

    Kürt Meselesinin tetiklediği zelzele, güç istençlerini perdeleyen efsunkâr örtüleri çekip aldığında dilleri iktisadın soğuk ve şekilsiz diline dönüşüyor: Şirket, hisse, pay, pazarlık, fatura kesmek… Bu kelimelerin tamamı babacan patronların dilini ele geçiriveriyor.

    “Biri sizi Rock Hudson’a benzetirse…”

    “Örümcek Kadının Öpücüğü”, dokuz yıl önce bugün ölen Hector Babenco’nun filmi. “Muhalif ve eşcinsel” Manuel Puig’in romanından uyarlanan film gösterime girdiği sırada Rock Hudson’ın AIDS’ten ölmesi de ayrı bir şok dalgası. Öyle ki o “şok” Türkiye’de de manşetlere yerleşen “çifte cinayet”in dillendirilen nedeni. İdamı 30 yıla indiren “hafif tahrik”in de…

    Kapının önünde değil, içerideyiz artık

    Bugün, Casna Mağarası’nın eteklerinde yere bırakılan silah, yalnızca bir metal parçası değil; susmayı, susarak ölmemeyi tercih edenlerin simgesidir. Savaş, kendi dilini dayatır: emir, korku, düşmanlık. Barış ise dilini inşa eder: dinleme, tanıma, susma. Ama bu kez sessizlik, ölümün değil, birlikte yaşamaya açılan bir ihtimalin sesi olabilir.

    Deccal kim: Teknopat lordlar, yapay zekâ, Netanyahu, Greta Thunberg, Trump?

    Peter Thiel, Trump’ın etrafındaki en tehlikeli tekno-feodal lord. Kıyamet savaşının hızlanması için Trump’ı destekliyor, Trump’ın başlattığı kaosu harlıyor. Thiel’e göre kıyamet savaşının deccalleri; genç iklim aktivisti Greta Thunberg, Birleşmiş Milletler ve uluslararası anlaşmalar. Hepsi Thiel’e göre ortak kuralları savunan otokrat bir dünya hükümetini istiyor. Fakat ne trajik ki Thiel, İsrail’den ABD’ye işbirliği yaptığı hükümetlerle savaş teknolojisini geliştiriyor, milyonların kişisel verilerini topluyor, devletlere alternatif çok güçlü bir egemenlik inşa ediyor. Peter Thiel ve Elon Musk gibi teknopatlar herhangi bir devlet başkanından çok daha güçlü, çok daha yetkili ama sorumsuz. Tek bir tuşla hayatımızı değiştirebilirler. Bu yüzden bir deccal arıyorlarsa aynaya bakmaları yeterli. “İnsan ırkının devam etmesini istiyor musunuz?”

    Yıldıray Oğur töreni anlattı: “Dağın başında vakur bir veda töreni…”

    50 yılda yaşanan tüm acılara saygılı bir tören izledik. Bu iki saatlik törende Türkiye’de yaşayan kimseyi rahatsız edecek tek bir saniye bile yaşanmadı. Ve törenin sonunda dağın başında, bir olimpiyat ateşi gibi yanan ateş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tek bir kişinin bile aleyhine değildi. Kimse kaybetmedi, kimse yenilmedi. Herkes kazandı. Devamı gelirse de kazanmaya devam edecek.

    Srebrenica: Unutulmayan acı, bitmeyen sorumluluk

    Dün, 11 Temmuz, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birinin, Srebrenica Soykırımı’nın 30. yıl dönümü. Defalarca ziyaret ettiğim Potočari'nin sessiz ve vakur mezarlığında yatan 8.372 masumun aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum. Srebrenica, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ‘Bir daha asla’ ilkesinin, uluslararası toplumun gözleri önünde Avrupa’nın kalbinde nasıl paramparça edildiğinin acı bir sembolüdür. Ne yazık ki dünya ne Holokost’tan, ne Ruanda’dan ne de Srebrenica’dan ders çıkardı. Bugün Gazze’de yaşanan soykırım, bu korkunç gerçeği bir kez daha yüzümüze vurmaktadır.

    Yüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi

    Türk milliyetçiliğinin sembol hareketinin lideri olan ve tüm hayatını bu yola vakfeden bir siyasetçi ve aynı zamanda Cumhur İttifakının ortağı olarak MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı tarihi çağrı, yakın geçmişte yaşanan ama tamamına ermeyen çözüm girişiminin gölgesindeki statükoyu aşacak ciddi bir ağırlık noktasını denkleme dahil etti. Kimsenin beklemediği yerden gelen bu güçlü destek bir tür “şok terapi” etkisi yaptı ve sürecin sahiciliğini teyit edip pekiştirerek, tüm aktörleri harekete geçiren mucizevi etkiyi oluşturdu.

    Yerli ‘Hayırlı Cuma’ya doğru…

    1 Ekim 2024’den bu yana olmaz denilenler, pek şans verilmeyenler oldu ve PKK, bugün (11 Temmuz) Süleymaniye yakınlarında silah bırakma töreni yapacak.PKK’nın bu sembolik adımından sonra top Meclis’te olacak.Ama buradaki umutlu ve pozitif havadan açık ki 50 yıllık bir dönem kapanıyor.

    Devlet dersinde can veren ‘sivil’ gazetecilik

    Devleti kutsal bilip eleştiriden muaf tutan bir gazetecilik, varoluşunun anlamını kendi eliyle dinamitlemiş bir gazeteciliktir. Bizim devlet gazetecilerimiz bari tutarlı olsalar; başka ülkelerde kendi devletlerinin haksızlığını haykırabilen gazetelere övgüler düzmeseler… Kendilerini “madem güzel, siz de yapın” eleştirilerine açık hale getirmeseler… Sormak lazım onlara: Haaretz’i İsrail devletini eleştirdiği için çok seviyorsunuz, 12 İsrail askeri bir mağarada metan gazından can verseydi Haaretz sizin yaptığınızı mı yapardı?

    Bahçeli barış rolünü titizlikle sürdürüyor…

    Bahçeli birçoğumuzun cesaret edemediği netlikte bir dil kullanarak “artık bu iş tamam” duygusunu açığa çıkardı ve sürecin ilerlemesine tam destek verdi. Bahçeli’nin çıkışını şöyle özetlemek mümkün: “Türkiye’de Türklerle birlikte eşit yoldaşlar olarak Kürtler de yaşamakta. Dünyanın ve bölgenin bu korkutucu manzarası içinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını korumak için bazı cesur adımların atılmasına gerek bulunuyor. Bu adımlardan biri de Kürtlerin kimlik talebini ciddiye almak ve bu konuda çözüm üretmektir.”

    Kuşlar öldüğüyle kalmasın!

    “Gullibility”, kelime anlamı olarak ahmaklık gibi algılansa da psikolojide daha çok bir eğilimi ifade eder. Malumlarınız üzere Pençe-Kilit Operasyonu kapsamında metan gazından 12 gencimizi göz göre göre yitirdik. İktidara yakın basın ve yayın temsilcileri “şehadet” kavramının arkasına sığınırken bir kısım muhalif kesim ise bunun terör örgütünün tuzaklı bir eylemi olduğunu ileri sürüyor. Biri açılım süreci sekteye uğramasın diye uğraşırken bir diğeri sekteye uğrasın ki gerçek su yüzüne çıksın diye çabalıyor. Kısacası bu konuda da “Gullibility Effect” ivmesine devam ediyor. Üstelik muhalefetin Şehit 12 askerimizle ilgili Meclis'e verdiği soruşturma önergesi AK PARTİ ve MHP’nin oyları ile reddedildi!. Yani evlatlarımız öldüğüyle kalsın, öyle mi?

    “Marke yapıyoruz arkadaşlar”

    Gösteri sürüyor, ama kimse bakmıyor. Yönetenler iktidardaymış, muhalefet muhalefetmiş, seçmen seçmenlik yaparmış gibi… Dikkat dağılır da göz sahneden çekilirse, herkes rol keser: Dansçı yerini korur ama adımını küçültür, siyasetçi kürsüde kalır ama sözünü boşaltır. Marke yapan yalnızca sahnedekiler değil; bakmayı bırakan her izleyici bu oyunun ortağıdır.

    Hikmet Çetinkaya…

    Hikmet İzmirliydi. Cumhuriyet gazetesi içinde İzmirli bir ekibin de abisiydi. Onun yanında gazeteciliğe başlayan Mustafa Balbay, Hakan Kara, Celal Başlangıç, Handan Şenköken Cumhuriyet’te önemli isimleri oldular. İzmir takımıyla merkez ekibi arasında giderek uyumlu bir ilişki oluştu. Hikmet’le sık sık tartışırdık. Giderek bir çok konuda ortak fikirler üretmeye başladık.

    “İkimiz de yaşlandık. Emekli olmadan bu işi bitirelim”

    Cümle Devlet Bahçeli’ye ait. Bunu söylediği kişi ise Ahmet Türk. Bahçeli 77, Ahmet Türk 83 yaşında. Galiba 2000’lerin ortasıydı ve Ahmet Türk, "barışı konuşacak son nesil biziz" demişti. Bunu Kürtler için söylemişti. Tarih Ahmet Türk’ün bu sözünü doğrulamadı. Ama ilginç bir şekilde bu söz galiba Türkler için geçerli.

    Öcalan’ın 7 dakikası

    Eskiden uzaktan uzağa “realitesini tanıyoruz” denilen Kürt sorunu bitiyor. Realite kendisini empoze ediyor hem devlete, hem topluma, hem Öcalan’a, hem Bahçeli’ye. Türkiye kendine geliyor. Cumhuriyet kendine geldikçe nasıl Müslümanlığı ile barıştıysa, öyle de Kürtlüğü ile de barışacak. Şiddetten arınmak bu istikametteki önemi bir adım. Bu uğurda gayret gösterip hak, adalet ve barışa katkı yapan herkes takdiri hakediyor.

    İktidarın siyasi acizliği

    19 Mart’tan sonra yaşananların altında, iktidarın siyasi acizliği var. İktidar, siyaset üretemiyor; siyaset üretemeyince de yargı sopasıyla siyasi rakiplerini baskı altına alıyor. Kendi siyasi başarısına ve sivil bir yapı olarak halktan göreceği teveccühe değil, devlet gücüne yaslanarak iktidarda kalmaya çalışıyor.

    Barışta öncü ülke: Türkiye

    Bir toplumu büyük yapan, “öteki”lere karşı tutumu, “öteki”leri anlayabilmesi ve dolayısıyla da barışı yaşayıp yaşatabilmesidir. PKK’nın silah bırakma kararını uygulamaya koyacağı gün, orada olmak isterdim. 41 derece sıcak bana fazla geldi. Bir devrin kapandığını gözlerimle görmek istedim. Bizim kuşak, “silahlı mücadele”ye aşırı anlam yüklemiş bir kuşak. O günlerde patlayan ilk silahlardan işte bugüne kadar gelindi.

    Otoriterleşmede bir yol haritası var mı?

    Sandığı ortadan kaldırmak, muhalefeti yok etmek ya da etkisiz hale getirmek, Türkiye’yi Rusya, Azerbaycan ya da Venezuela yapmak ciddi bir planlama isteyen radikal kararlar. Zannedildiği gibi iktidarın bir yol haritası, bunu yapacak bir kurmay aklı da yok. Türkiye’yi özel olarak planlı bir şekilde bir yere götürmüyorlar, gittiğimiz yeri kimsenin bildiğini zannetmiyorum. Dünyadaki en yaygın ve en yanıltıcı analiz hatası, olan biteni anlamaya çalışırken kendi rasyonaliteni diğer aktörlere yansıtmaktır.

    Fenomenoloji ve Varoluşçuluk: Öznenin İki Doğuşu

    İnsanı anlamak sözkonusu olduğunda, cahillerin yaklaşım çerçevesi “bilim,” yarı-cahil veya yarı-anlamışlarınki “akıl,” ve nihayet meselenin künhüne vakıf olanlarınki de “õzgürlük”tür.

    Bodrum: Yaptığımız en iyi şeye devam: Doğayı tahrip

    Deniz kenarlarında, bilhassa Gündoğan ve Küçük bükte yapılan oteller denizi kirletmeye başladı. Su sıkıntısına rağmen geçen sene sular Küçük bükte yollara taştı. Neyse ki, bu yıl borular değişmiş ve mesele halledilmiş. Alt yapı artık bu artan nüfus ve binaları kaldırmıyor. Çare nedir ? Ben şehircilik mühendisi değilim. Ama herhalde çaresi vardır. Yunan adaları pırıl pırıl . Sahilde sigara izmariti bile yok. Belki onlar yol gösterebilir.

    Mevsim normallerinin üzerinde kundakçılık….

    Her yıl orman yangınları, aynı mevsimde Akdeniz kıyısında benzer bitki örtüsüne sahip bütün ülkelerde çıkıyor orman mühendisleri, uzmanlar çıkıp yangınları bilimsel olarak açıklıyorlar. Ama kimin umurunda…Ertesi yıl ise aynı sabotaj yalanları, “aynı anda bu kadar yangın çıkarmıymış” ukalalıkları, yangınlarda itfaiye görevlilileri ölürken oturduğu yerden “kimse bir şey yapmıyor, delireceğim” Instagram storysi ucuzlukları dolaşıma giriyor.