TÜM YAZARLAR

Devamı

    İktidarın soğuk matematiği

    AK Parti iktidarı uzun süredir empati yeteneğini kaybetti. Soğuk bir matematiksel iktidar hesabıyla meselelere bakıyor. Bu da attığı adımların toplumda karşılık bulmasını ve bir duygu yaratmasını engelliyor. Çözüm Süreci bunun son örneği oluyor. Zamanında bırakılmayan bir Demirtaş, aylar sonra bırakılacak bir Demirtaş’ın yapabileceklerini de sınırlıyor. Süreçte güvensizlik DEM Parti üzerindeki basıncı da artırıyor. Zamana yayılan her adım kutuplaştırılmış böylesine bir toplumda ve her an bir yerin patladığı bu bölgede değersizleşmeye mahkum.

    Çözüm Sürecinin hukuki mutfağı

    Çözüm sürecinin hukuki düzenlemeleri içeren aşamasının ilk adımı Meclis’te bir komisyonun kurulması. Meclis Başkanı, Komisyon’un teşekkülü için yoğun bir mesai sarf ediyor. Evvela partilerden Komisyon’a dair görüşlerini yazılı olarak istedi, akabinde partilerin yetkilileriyle bir araya geldi. Komisyon’un bu hafta içinde kurulması, üyelerinin belirlenmesi ve faaliyetlerine başlaması bekleniyor.

    Altan Abi denizlerin idamına karşı çıkınca…

    Uçak 3 Mayıs’ta kaçırılmıştı. Yani Denizlerin idamlarından üç gün önce. Kaçıranları tanımıyordu. Onaylamadığı bir eylemdi. Altan Abi’yle birlikte TRT Yönetim Kurulu üyesi Emil Galip Sandalcı, yazar Erdal Öz ve Şiar Yalçın da suçlananlar arasındaydı. ANKA Ajansı, Öymen’in öncülüğünde etkili bir imza kampanyası yürütmüştü. Askeri yönetim, idam karşıtlarını susturmak amacıyla, onları hedef almıştı. Yüz binlerce imza toplanmıştı. Herkes ayağa kalkmıştı.

    Dağlar ve tüneller

    Dağın itfası dağda kaçış ve sığınma imkanı arayan aktörlerin zorunlu şehirleşmesine yolaçtı. Mesela, dağa yaslanarak yürütülebilinen gerilla mücadelesi gibi yöntemler sürdürülemez hale geldi. Türkiye’de yarım asırlık bir silahlı mücadelenin, silahtan müzakereye geçmesi ve dağdan şehire inmesi bir boyutuyla dağın tükenmesiyle ilgilidir. Kuşkusuz ondan ibaret değildir ancak dağ artık yüzey olarak ulaşılmazlık kabiliyetini kaybetmiştir.

    Bahçeli tarih yazıyor, tarih de onu yazacak

    Fikren tasvip edin yada etmeyin, Bahçeli bu ülkenin son otuz yılda aldığı bütün virajlarda tayin edici roller üstlenmiş büyük bir siyasetçi. Siyasî hayatının muhtemelen son demlerinde Kürt meselesinin çözümünde başka kimsenin alamayacağı bir risk ve inisiyatif alarak bu ülkeye en büyük hizmetini ifa ediyor. Hedefe ulaşıldığında, hatta -Allah muhafaza- ulaşılamasa bile, tarih onun da adını altın harflerle yazacak.

    Erdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yerine ‘Kürtlü millîlik’

    Türkiye’de yeni rejim 2016’daki darbe girişiminin ardından kuruldu ama peşrevleri ondan bir yıl evveline gidiyordu. Bundan 10 yıl önce, 2015’te kaleme aldığım “Temel saflaşmanın ekseni değişiyor: Laiklik yerine ‘millîlik’” başlıklı dizi yazı bu muhtemel gelişmeyi öngörme çabasını yansıtıyordu. Buradaki milliyetçilikten kasıt Türk milliyetçiliğiydi ve Kürtleri dışarıda bırakıyordu. Aradan geçen 10 yılda bu milliyetçilik iktidarı sürdürmeye yetmemeye başladı ve Kürtleri de kapsayacak şekilde yeniden tarif edilmeyi gerektirdi.

    Ulus devlet yaygaracılığı: Çözüm süreci ve millet sistemi paronayası

    Kürtlere yönelik olası bir hukuki ve siyasi düzenlemeyi, ulus-devletten vazgeçmek olarak okumanın bir gerçekliği yok. Eğer bir devlette azınlıklara kültürel haklar tanımak, o devleti "millet sistemine" geçiriyor ve ulus-devlet ilkesinden caymak anlamına geliyorsa, o zaman Kanada çoktan tasfiye edilmiş bir yapı; Belçika zaten fiilen yok; İsviçre çökmüş bir federasyon enkazı; Birleşik Krallık da çoktan tarihe gömülmüş sayılmalıdır. Çünkü modern dünyada ulus-devlet kavramı, Türkiye’de 1930’lardan miras kalan totalist ezberle tanımlanmıyor.

    Hercai menekşe gözlü mutant(an) kraliçe

    Annem Londra’dan üç Kraliçe Elizabeth çıktığını savunurdu. Üçüncüsü Elizabeth Taylor… Esasında rakipsiz özelliklere doğuştan, mutasyonla sahip: Çift sıra kirpikle destekli -hercai- menekşe rengi gözler… Ta o yıllarda sekiz evlilikle izdivaç kraliçesi de. Zeki Müren’in “Menekşe gözlerde hiç vefa yokmuş”u belki oralardan. Ama Taylor o tacı sevmiyor, pek takmıyor da… O “dame”, bir şövalye. “Saf” ırktan sarışın saltanatına, tabulara esmer, etnik güzelliğiyle meydan okuyan “pagan kraliçe”. Hatta “anti-Meryem”!

    Kutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca

    1949’da CHP’nin açtığı ilk imam hatip kursunun müdürü yani imam hatiplerin bir nevi kurucusu. O yüzden adı imam hatiplere veriliyor. Türkiye’de adının verildiği en az sekiz imam hatip okulu var. Bu okullardan sadece ikisinden bu yıl tam puanlı birinciler çıktı. Trabzon ve Antalya’daki okullar şehirlerin en iyi okulları arasında. Her yıl benzer başarılar gösteriyorlar. Yani ortada şüpheli ya da şaibeli bir durum yok. Ama kutuplaşma 14 yaşındaki çocukların şaibeli diye afişe edilmesine neden olabildi

    İsrail’e karşı en etkili demir kubbe demokrasi olabilir mi?

    İsrail, Suriye’deki etnik ve mezhepsel çatışmaların çıkardığı yangını büyük bir hevesle harlıyor, kendi güvenliği için elzem gördüğü bölgesel kaosu Suriye’ye yaymak istiyor. İsrail karşısında en etkili demir kubbe ise anayasal bir demokratik hukuk devleti. Zira Suriye’de etkin bir devletin kurulup istikrarın sağlanması için Dürzilerin, Sünnilerin, Kürtlerin, Nusayrilerin, Hıristiyanların kendilerini eşit ve güvende hissetmesi şart. İsrail saldırganlığı karşısında demokrasi artık Ortadoğu için en az askeri güç kadar ciddiye alınması gereken bir beka sorunu, bir güvenlik meselesi ve etkili bir silah.

    Roni’siz iki yıl

    Bugün gelişen barış süreci, Roni açısından Kemalist tarih anlatısında gedikler açtığı için ve ezilenlerin bir alanda ideolojik olarak devletin geleneksel bakış açısıyla dikilen milliyetçi gömlekten kurtulabilme potansiyelleri taşıdığı için çok değerli olurdu. Silahların bırakılmasını Doğan ve Roni keyifle izler ama derhal iktidarın hemen atması gereken adımları sıralarlardı. Abdullah Öcalan’a “sayın” dediği için yargılanmıştı Roni, şimdi bir yerlerde Alparslan Türkeş’in mezarı başında Bahçeli’nin Öcalan için “kurucu önder” dediğini duyduysa, barış, çözüm ve Kürt halkının özgürlüğü için harcadığı emek için gurur duymuştur.

    ABD Büyükelçisi’nin hayırlı açıklaması!

    Suriye ve Türkiye’de paralel süreçler yaşanıyor. Esad rejiminin yıkılmasından sonra Kürtler dahil bütün etnik ve dini kesimlerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan yeni bir Suriye inşası gündemde. Türkiye’de ise silahların susmasıyla siyasi zeminin iyileşme ihtimali ve Kürt meselesinin barışçıl ve eşitlikçi çözüm imkânları artıyor. Bu her iki ülkede Kürt meselesinin çözümüne ilişkin süreçler bir diğerini çok yakından etkiliyor. Hülasa, her iki ülkede de çözümün anahtarı Kürt halkının varlığının tanınması ve ulus olmaktan kaynaklanan haklarının anayasal güvenceye kavuşmasından geçiyor

    “İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!”

    Prizren’de karşılaştığımız Yüzbaşı, Amerikalılara ve Almanlara ağız dolusu küfrederek, Hıristiyanlıktan kalma ne kadar tarihi kalıntı varsa ortaya çıkarıp restore ettiklerini, kendisinin de buna mukabil Osmanlılardan kalma ne kadar medrese, çeşme, mescit, köprü vs. varsa bulup restore edilmeleri için çalıştığını söyleyince, ona “Bu yaptığın, laikliğe aykırı değil mi, başına iş açmayasın” diye sorunca, bana biraz da çıkışarak şöyle dedi: “Hoca, ben de seni akıllı sanıyordum. Evet biz laik bir ülkeyiz ama bilmiyor musun, bizim politikamız ‘içeride Nutuk, dışarıda Kur’an’dır!”

    Eski MEB Müsteşar Yardımcısı Şaban Şimşek, Serbestiyet için yazdı: Kürtçe eğitim olmalı mı? Tarihçe, Zemin

    Eski MEB Müsteşar yardımcısı Prof. Dr. Şaban Şimşek: “Formülüm şudur: Kürtlerin yoğunluklu bulunduğu bölgelerde, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında, Kürtçe eğitim dili olarak birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarda kullanılabilir. Bu bir temel insan hakkı olmanın ötesinde pedagojik olarak da zorunludur. Zira kendi anadilinden başka bir dil bilmeyen beş altı yaşındaki çocuğa “hoş geldin” deyip Türkçe ya da başka bir dille eğitime başlayamazsınız. Başlarsanız bu o çocuğun anlamlar dünyasını alt üst edersiniz. Bunun adı “devlet eliyle cinayet işlemek” tir. İlk üç sınıfta Kürtçe okuma yazma öğretilirken, aynı zamanda Türkçe de öğretilecektir. Dördüncü sınıfa gelindiğinde ise Türkçeyi öğrenmiş olan çocuklara artık iki dilli eğitim verilecektir.”

    Ne Kadar Saçma Hüner!

    İyi Parti Milletvekili Turhan Çömez - muhtemelen bir danışmanının yanlış yönlendirmesiyle - Bursa’da bir İmam-Hatip Ortaokulunun paylaşımını yanlış yorumlayarak tek bir İmam-Hatip okulundan 36 öğrencinin tüm soruları yanıtladığını, bunun da kuşku uyandırdığını iddia etti. Bu haber yanlışlandı, ama sosyal medya bir kere zehirlendi, su bulandı; artık teyit etmeye gerek duymadan bu yanlış bilgi paylaşılacak, belki de aylarca göz nuru döküp sınavda yüksek başarı elde eden çocuklara karşı haksız bir tepki oluşturacak.

    Çeteler ve devletler

    Çetelerin ekmeklerine yağ süren gelişmeler : yapay zeka ve kripto paralar hayatımıza girdi. Bunların menşeini ve gönderildiği yerlere tespit adeta imkansız. Bunları kontrol altına almazsanız devlet çetelerin kontrolü altına gelir.

    Ceviz oynamaya geldim odana

    Yaşar Özürküt'ün araştırmasının veya arkeolojik türkü kazısının önemli ürünlerinden birisi, hepimizin çok iyi bildiği “Ceviz oynamaya gelmiş odama” türküsü. Hikayesi Kayseri’nin Bünyan ilçesinden. Bünyan’ın cevizleri ünlüdür. Hikaye cevizin bol olduğu bir döneme ait. Ceviz bol olunca oyunlar da ceviz yarıştırma üzerinedir. Kazılan bir çukura en çok cevizi aynı anda kim atacak? Nuh’un 14 yaşındaki oğlu Naci de en iyi oyunculardan. Onun kazandığı cevizleri elinde tutabilmesi, ceviz zenginliğini sürdürebilmesi için amcasının kızı Hayriye’yle nişanlıyorlar. Ama Naci’nin gözü Hayriye’de değil ceviz oyunundadır.

    Türk, Kürt, Arap dayanışması

    Türkiye aslına rücu ile kuruluşun ruhuna ve kurtuluşun gereğine uygun olarak Müslüman bir millet olarak kendine gelmektedir. Millet anlayışı güncellenmekte ve genişlemektedir. Türkiye’nin seküler bir faşizm yerine anayasallık getiren bir Müslümanlık ile tanımlanan bir devlet olması Kürtler, Araplar, Ermeniler, Yahudiler ve dinsizler için daha adil, daha eşit, daha insaflı, daha özgür bir ülke olması anlamına geliyor.

    Ay’ın bilinmeyen yüzü: Moonshot ve Kimi K2 Modeli

    Bugünkü yazımızın konusu: Moonshot AI ve onun parlayan yıldızı Kimi K2. Adı sanı pek duyulmamış bir Çinli girişim, Hugging Face’e sessizce çıktı, 24 saat bile dolmadan “trend model” tahtına oturdu. Bu başarı rastlantı değil; derin bir vizyonun, güçlü bir mimarinin ve sade bir stratejinin sonucu.

    Kendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı

    DEM’in ve Kürtlerin çözüm süreci dışında iktidara yanaştığı yok. Ama muhalifler çözüm süreci sorunsuz ilerledikçe öfkelerine hâkim olamıyor, Kürt meselesinde ideolojik özlerine dönüyor, dillerine hâkim olamıyor, her fırsatta DEM sitemlerin, imaların hedefi oluyor. Özel ve İmamoğlu’nun gayretleri bunu engelleyemeyebilir. Belki DEM ve Kürtler Cumhur İttifakı’na katılmayacak, en fazla kendi üçüncü yollarını inşa edecek ama muhalifler arasında ırkçılığa ve inkarcılığa varan fikirler ve sesler büyüdükçe “Kürtler bizi satıyor” kehaneti de kendini gerçekleştiren kehanetler arasına girebilir. Yani DEM ve Kürtler, Cumhur İttifakı’na katılmayabilir ama oraya doğru itilebilir. Doğrudan Cumhur İttifakı’na yanaşmazlar ama Erdoğan karşıtlığı Kürtler arasında hararetini kaybedebilir, üçüncü yolun cazibesi artabilir. Yani kehanet kendini gerçekleştirebilir.

    Öcalan’dan Bahçeli’ye

    Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin yeni bir evreye geçmesi anlamına gelir. Siyasi tutukluluğun tarihe karışmasının gerekliliğini net bir şekilde ortaya koyan uzun bir tecrübemiz var. Süreci başlatan MHP Lideri Devlet Bahçeli ve arkadaşları bu konularda olumlu mesajlar veriyorlar. Sürecin kilit partisi olan MHP’nin alacağı her tutum yönelimi etkileyecek. MHP, bu sürecin yolunda gitmesi konusunda etkili bir rol oynamayı sürdürebilir. En büyük destekçisi, DEM Parti olacak.

    Geri dönüşsüz yol

    Cesena Mağarası’nda silahların tümüyle gömülmesinin ilk adımı atıldı. Geri dönülmez bir yola girildi. Evet, atılan ilk adımdı, daha gidilecek çok yolun olduğuna şüphe yok. Lakin artık menzil bize daha yakın ve oraya varacağımıza dair ümitlerimiz de daha kavi.

    Xezal nasıl Geyik, Zizek nasıl Sosyolog oldu?

    Xezal’ı Ceylan nine olarak anlama imkanı varken Geyik olarak anlamayı seçen nefret ve kibir, Müslüman dayanışmasını da Sünnicilik olarak duyup sunmayı tercih ediyor. Sorsan, Üçüncü Dünyacı, küresel eşitsizliğe karşı Güneyci, işine gelince postkolonyal yahut anti-emperyalist. Ama iş Müslümanlara gelince Avrupacı faşizan, elitist laik, Arap komşusunun acısına bigane bir ırkçı olabiliyor bu insanlar.

    “Ümmet” üzerine yeniden düşünmek: Kavramın gölgesi, siyasetin ışığı

    Osmanlı’nın son döneminde ümmet söylemi imparatorluğu kurtarmaya yetmedi. Bugün de tek başına bu karta oynamak, tüm sorunları çözmez. Eğer ümmet fikri gerçekten içten bir çağrıysa; bunun göstergesi kapsayıcı bir dil, eşit haklar, adaletli temsil ve toplumsal barışı önceleyen politikalar olacaktır. Aksi takdirde, bu kavram sadece geçmişe dönük bir nostalji ya da bugünün krizlerini erteleyen bir “kelime tesellisi” olmaktan ileri gidemez. İyi bir yönetim, milleti ayakta tutarken ümmet ruhunu diri tutabilir.

    Geyik ninenin bunlardan haberi var mı?

    Geyik Oran, 92 yaşında. Hülya Oran yani Bese Hozat’ın annesi. Esas adı Xezal. Kürtçe, Ceylan demek. Ama nüfus memurları adını “Geyik” diye yazmış. Muhalefetin son Erdoğan konuşmasından sonraki yeni tezine göre Dersimli Bese Hozat ve Hataylı Tülay Hatimoğulları, artık Erdoğan’ın Sünni ümmetçi ittifakının bir parçası. Erdoğan, Türk-Kürt-Arap ittifakını içerisi için değil, dışarısı için demişti ama ayının 40 türküsü var, kırkı da armut üstüne…

    Akademide doğru söyleyip mahkemede şaşan bilirkişiler!

    Akademide paket programlarla ilgili doğruları söylerken, hiçbir data dosyası veya hesap detayı eklemeden hazırladıkları bilirkişi raporlarında paket programlarla yaptıkları analizlerin çıktılarını değişmez gerçeklik kabul ettiler, kusur dağıttılar! Akademide doğru söyleyen hocalarımız, bilirkişi olunca mahkemede şaşırdılar! Hem akademiye hem yargılamalara zarar verdiler. Öğrencilerine bu durumu nasıl anlatacaklar bilemiyorum.

    Chelsea, PSG’nin Alter Egosu oldu; ve aslını yendi

    Chelsea, Paris Saint-Germain’i (PSG) 3-0’lık skorla adeta sahadan sildi. Maçın ilk saniyesinden itibaren bir tiyatro sahnesi kuruldu: Chelsea, PSG’nin ruhunu ele geçirdi; adeta bir reenkarnasyon yaşandı. Chelsea, PSG’nin özüne bürünürken, PSG, Chelsea’nin gölgesinde kayboldu. Maçın talebi açıktı: Dünyanın en iyisi unvanı, rakibini devirene verilecekti. Ancak PSG’nin oyunu, bu hedefe ikna olmuş gibi değildi.

    11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi?

    PKK’nın sürecin ciddiyetini vurgulayan silahlara veda gösterisi toplumun büyük çoğunluğunun derin bir nefes alınmasına neden oldu. Ama zaman daralıyor artık. Bunu anlamak için sadece 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sonrası bölgenin siyasal haritasının ne hâle geldiğine bakmak yeterlidir. Bu yeni harita kalıcı değildir. Bugünkü durgunluk kimseyi aldatmasın. Bu durgunluk bir şans olabilir. Bu şansı kaçırmak, yalnızca bu ülkeye değil, bütün bölge halklarına yazık etmek olur.

    Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi

    Erdoğan’ın ‘tarihi’ diye nitelenen konuşması bir kere daha ortaya çıkardı ki DEM’in iktidarla yürüttüğü süreç ittifakının önünde iki büyük kaya var: Erdoğan, Suriye’de Rojava’yı ve Türkiye’de CHP’yi bekleyen akıbete DEM’in kayıtsız kalmasını istiyor. Peki aynı anda hem Rojava’nın hem CHP’nin mevcut varoluşlarını torpillemek hem de DEM ile çözüm sürecini sürdürmek mümkün mü?

    Kelle Sayan Kardeşlik: İslami Mahallenin Babacan Patronları

    Kürt Meselesinin tetiklediği zelzele, güç istençlerini perdeleyen efsunkâr örtüleri çekip aldığında dilleri iktisadın soğuk ve şekilsiz diline dönüşüyor: Şirket, hisse, pay, pazarlık, fatura kesmek… Bu kelimelerin tamamı babacan patronların dilini ele geçiriveriyor.