TÜM YAZARLAR

Devamı

    Deprem oldu gidecek bir yer var mı?

    20 milyonluk devasa bir şehir söz konusu. Otoparkçı Engin’e sordum. “Yakın köylerde ve kasabalarda yakını ve yeri olanlar gitti. Bazı insanlar sığınacak alan bulunca arabalarına atlayarak o meydanları doldurdu. Tabii gelenlerin arabaları yolları tıkadı trafiği kilitledi.” Bunun da bir sorun olduğu ortaya çıktı.

    “PKK’nın fesih kongresi muhtemelen bu haftasonu yapılacak. En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü”

    “AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Nisan sonunda iyi haberler beklediklerini açıkladı. DEM eşbaşkanı Bakırhan da “haftaya Salı başka bir gündemimiz olacağını” söyledi.PKK’nın fesih kongresi muhtemelen bu haftasonu yapılacak. En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü. Muhtemelen Kandil’deki mağaralarda değil, Süleymaniye’de meskun mahal bir yerde yapılacak. Ve biz kongrenin tarihinin ilanını güvenlik nedeniyle hiç duymayacağız. Kongrenin yapıldığı haberini duyacağız.

    “Avro-faşizm” söylevi ve karşı-gerçekler

    Moskova’nın “Avro-faşizm” söylemi ve Washington’un yeni “anti-AB”ciliği Avrupa sağ-popülizmlerinin propagandasıyla birleşince ufukta bir “jeopolitik kırılma” riskini doğuruyor. Her fırsatta “Brüksel diktatörlüğüne” karşı “seferber” olduğunu söyleyen Avrupa sağ-popülizmi için Washington ve Moskova’nın bu üslupları yelkenlerine rüzgâr dolduran cinsten.

    Müsâdeme-i efkârdan müsâdemenin doğduğu dünyanın dışından yazılmış bir kitap okudum

    Hristiyanlığın İslam tasavvufuna bakışı ya da bu iki mistik tasavvurun tarihteki karşılaşma anlarına dair bir kitap (“Tasavvuf ve Hristiyanlık, Alberto Fabio Ambrosio) normal koşullarda fazla ilgimi çekmezdi. Fakat bir arkadaşım tavsiye edince iş değişti, okumaya başladım ve daha başlangıçta, yazarın konusuna nasıl yaklaştığını görünce, kitaptan özel bir tat alacağımı anladım: Bir inanca, bir ideolojiye ‘karşı taraf’ın dürüst insanlarının gözünden bakabilmenin tadı.

    Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir…

    “Milli iradeye itaat” tercihi ya da anlayışı, Cumhuriyet’in son yüzyılına damgasını vurdu diyebiliriz. Bu konuda ilk ve uyarıcı yüzleşme, 27 Mayıs askeri darbesinin ardından yaşandı. Askerler seçilmiş Meclis’i kapattılar, partileri susturdular, bir anlamda milli iradeye el koydular. Ülkeyi yönetmeye talip oldular. İlk seçimde tasfiye edildiler. Halkın en az yarısı, Adnan Menderes ve arkadaşlarını destekleyen partilere oy verdi. Yani “milli irade” darbecileri kabul etmedi.

    Siyaset canlı bir şey mi?

    Denizde kaybolmuş birilerinin bulup da tırmandıkları küçük bir adanın aniden dev bir balina olarak hareketlenmesi ve canlı olduğunun ortaya çıkmasına benzer birşeydir siyasetin canlılığı.

    CHP’nin Kürt meselesi

    CHP, 2018’den beri hem yerel hem de genel seçimlerde Kürt seçmenlerden ciddi bir siyasi destek alıyor. Lakin buna rağmen CHP’nin bütüncül bir Kürt politikası bulunmuyor. 2019’dan beri CHP yerel yönetimlerde iktidar; büyük şehirlerin mühim bir kısmı CHP tarafından yönetiliyor. Yani CHP “Ne yapalım biz muhalefetiz” bahanesinin arkasına sığınamaz.

    Yeni hastalık: Online alışveriş

    Alışveriş bağımlılarının yüzde 72’sinin borçlu, üçte birinden fazlasının da 10 bin Euro’dan büyük bir borç altında olduğuna dikkat çekiliyor. Tabii bu durum kişinin ailesinde veya işyerinde finansal sorunlara yol açtığında, iş başka bir boyut kazanıyor. Doğru teşhis ve tedavi gerekli hale geliyor. Ki bütün bunlar kısmen kumar bağımlılığı için de söylenebilir.

    Yozgat’ta bile…

    Yozgat CHP’liler için hala “Yozgat bile” diye karşılanan, yeni keşfedilmiş ve hayat olan bir gezegen. Köylülerin bile artık tercih etmediği kasket takarak jest yapan genel başkan ve Yozgatlıları bile şaşırtan aşırı çiftçi övgülerinde saklanan yabancılık duygusunun geçmesi için yıllara ihtiyaç var.

    Kıbrıs hezimeti: Bu musibette hayır var mı?

    Peki Orta Asya ülkeleri AB’ne yanaşma ihtiyacını neden duymuşlardır? Tabii ki 12 milyar euroluk kredi için değil. Putin’in eski Sovyet coğrafyasında bulunan Rus nüfusu bahane ederek Gürcistan ve Ukrayna’ya yaptığı gibi diğerlerine de saldırabileceği ihtimali Orta Asya’daki ülkeleri ciddi bir şekilde ürkütmüştür. Her musibette bir hayır vardır denir. Semerkant hezimetinden sonra KKTC’nin bağımsızlığını tanıtmaya çalışmanın abesle iştigal etmekten ibaret olduğu iyice anlaşılmış olmalıdır. Bundan sonra iki bağımsız devlet hülyasından geri dönüş yapıp federasyon formülüne dönmenin zamanı gelmiştir.

    Devrim filtresiyle manifesto yazmak

    Dev-Genz manifestosunu okudunuz mu? Altı maddeden oluşan bu kısa bildiri, altındaki notu dikkate alacak olursak yapay zekâya (ChatGPT 4o) yazdırılmış. Çocukların siyasetle ilgilenmesini, memleket ve dünya meseleleri üstüne düşünmesini sağlamak doğru, ama onlara “siyasi ödev” yüklemek açıkça istismardır. Her kuşağa şapka takıp cepheye göndermekten artık vazgeçilsin. Gençlere talimat verilmesin. İkramda bulunulsun.

    Ne olacak şu Morinho’nun hali

    Sergen Yalçın’ın yıllar önce “Mourinho’yu, Guardiola’yı da getirseniz olmaz, aşı tutmaz” sözü, bugünlerde Fenerbahçe’nin yaşadığı süreçte yankılanıyor. Mourinho, kariyeri boyunca pragmatik, sonuç odaklı futbol anlayışıyla tanınır. Direkt hücum ve geçiş oyunlarının ustası olarak, Porto, Chelsea, Inter ve Real Madrid gibi kulüplerde bu stratejiyle büyük başarılar elde etti. Ancak Fenerbahçe’de, ne bu geçiş oyununu tam anlamıyla uyguladı ne de dominant, hegemonik bir oyun inşa edebildi.

    Zaman kendi insanını bulmuştu, kalkmalı ve yürümeli

    Sırrı Süreyya Önder’in yaşadığı bir insanın hastalanması değil. Bu bir barış yürütücüsünün duraklamasıdır. Böylesine devasa bir sorunu omuzlamak ve kendi lisanı ve lisan-i haliyle milyonlarca insanı bu hikâyeye ortak etmeyi başarmak herkese nasip olmayan bir değerdir. Önümüzdeki bir iki aya sıkıştırılmış bu takvimde, bazen günlere değil saatlere bile ihtiyaç varken, yokluğunu kabullenmek mümkün değil. Bu, bir abartı değil. Bu, zamanın kendi insanını bulmasıdır.

    Bu işin Sırrı

    Aynı anda Öcalan’ın, Kandil’in, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, muhalefetin güvenini sağlamış olmak, DEM Partili ya da AK Partili başka biri anlatsa ihanet, suç, terörle işbirliği, devletle işbirliği gibi gelecek işleri televizyona çıkıp halka anlatabilmek, en sert topları, en radikal çıkışları göğsünde yumuşatmak büyük bir yetenek.

    1969’da Cumhuriyet Lisesi: “Boykot candır”

    Ortaokuldaki “Cola boykotu”nun ardından öğretmenlerin 1969 “TÖS Boykotu”nu yaşıyoruz. Bugün iktidarın “Proje” okullarındaki sürgünlere karşı boykot yapan Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde, 56 yıl önce… Derse girmemenin zaten “can” olduğu günler. Biraz “tadımızı kaçıran” ama çaktırmadan kaytarabildiğimiz Cola boykotundan da farklı. Onda gâvura kızıp -arada- “oruç” bozmak caiz gibi. Lâkin ikincisi ayan beyan “boykot kırıcılığı”.

    Sırrı Süreyya Önder: Bir önyargı parçalayıcısı…

    Samimiyet, sahicilik ve iyilik elele verip “ete kemiğe büründük, Sırrı diye göründük” diye halay tutsalar yeridir... İhtiyacımız olan şey, Sırrı Süreyya Önder’vari bir samimiyet ve sahicilik... Böyle olunca, düşünce ayrılıkları bâki kalır ama, bunlar göz oyma nedeni olmaz...

    Harvard, Trump’a karşı nasıl direniyor?

    Trump; Filistin göstericisi öğrencilere yeterince müdahale etmediği ve azınlıklara yönelik pozitif ayrımcılığa son vermediği için Harvard’ın 2.3 milyar dolarlık federal desteğini kesti, İsrail karşıtı öğrencilerini ihbar etmediği için yabancı öğrenci alımını durdurmak ve vergi muafiyetine son vermekle tehdit etti. Harvard ise 50 milyar dolara varan şahsi bağışlara güvenerek Trump’a isyan bayrağı açtı, hükümetin taleplerini reddeti. Harvard’ın direnişi, toplumsal muhalefeti heyecanlandırdı. Fakat Trump’a karşı mücadele için bu yeterli değil. Harvard’ın elit kurumlara öfkeli geniş kitleleri kapsayacak bir hikayenin parçası olması, İsrail destekçisi bağışçılarının taleplerine boyun eğmemesi, Cemal Kafadar gibi hocalarının arkasında durması da gerekiyor. Aksi durumda Trump tsunamisine set çekmesi oldukça zor.

    İslamcı Kürtlerin dönüşümü üzerine

    Çağrısı genel kabul gören Abdullah Öcalan, ulus devlet, özerklik, kültürel haklar vb. bütün seçenekleri yürürlükten kaldırıp, Kürt hareketinin neredeyse tamamını boşluğa düşürmüşken eski İslamcılar ne düşünüyor? “Başımıza ne geldiyse İslamcılıktan, ümmetten, İslam kardeşliğinden –ve hatta dinden/İslam’dan- geldi” diyen eski İslamcıların bu konuda neler düşündüklerini henüz bilmiyoruz, şimdilik derin bir sessizliğe gömülmüş bulunuyorlar.

    Biletlerini alıp, onları Avrupa’ya biz götürmüştük: Türki Devletler bunu Türkiye’ye nasıl yaptı?

    Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan'ın Kıbrıs Rum Kesimi’nde, Avrupa Birliği etkisi ile büyükelçilik açacak olması haberi Türkiye’de tepki ile karşılandı. Bu ülkelerin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü’ne (AGİT) üye olmalarını biz sağladık. Toplantılarına gelmeleri için uçak biletlerini ve yevmiyelerini biz verdik. Ben teşkilat nezdinde daimi temsilci sıfatı ile olayları çok ama çok yakından biliyorum.

    Bir patikaya girmek ve oradan çıkamamak: Narin cinayeti gazeteciliği

    Narin cinayeti gazeteciliği, habercilik açısından problemlerle dolu bir patikaya giren, ona rağmen kamuoyunun onayını ve takdirini kazanan, bir yandan da patikaya uymayan yeni delilleri siyasi-ideolojik mülahazalarla ya da kamuoyu onayını kaybetmek korkusuyla görmezden gelen gazetecilerin öyküsü olarak da okunabilir.

    Sırrı Süreyya’dan Bakan İdris Naim’e şiirle taşlama

    Sırrı Süreyya Önder, ilk Meclis Başkanvekilliği görevini üstlendiğinde onun adına endişelenmiştim. Mükemmel bir yöneticilik yaparak, Meclis Başkanlık kürsüsünde gerçek anlamıyla bir farklılık oluşturdu. Örneğin Meclis kürsüsünden zamanın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e yazdığı şiir bir siyasi mizah şaheseri. 2012 yılında, Meclis Genel Kurulu’nda, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında CHP’nin verdiği gensoru önergesi üzerinde konuşan Sırrı Süreyya Önder (ki o dönem BDP milletvekiliydi) “Ben bir de Sayın Bakana şiir yazdım, methiye diyebiliriz" dedi ve şiirini okudu: “Kurbanam kalın kaşına/ Taç yakışan başına/Bir gün görmesem ey İdris Naim/Yanarım ataşına”

    Çorum sınavı: skor değil, oyunun ruhu önemli

    Futbol, sadece skor tabelasının soğuk rakamlarından ibaret değildir; sahadaki mücadele, kolektif ruh ve oyunun kontrolüdür asıl hikâyeyi yazan. Amedspor’un Çorum FK ile oynayacağı maç öncesinde, taraftarların beklentisi net: Skor olarak geriye düşmek, hatta maçı kaybetmek bile tolere edilebilir; ancak Amedspor’un oyunun ruhunu teslim etmesi, asla kabul edilemez. Bu maçta Amedspor’dan beklenen, rakibin enerjisine boyun eğmeden, sahada proaktif bir duruş sergileyerek oyunun inisiyatifini elinde tutmasıdır.

    Yavruvatan’da nükseden genetik hastalıklar…

    Ailesi yıllar önce Türkiye’den adaya göçmüş bir tek kız öğrencinin talebinin bu kadar kıyamet koparması, “bugün bir kişi olur yarın baskıya dönüşür” gibi paranoyalarla insanların inanç özgürlüklerini kısıtlamak, Güney Kıbrıs’ta serbest olan başörtüsü ile okuma hakkında karşı bu kadar hoşgörüsüz olmak adalıların hoşgörülü kimliğine yakışmıyor. Bu tarz düşünme hastalıkları Anavatan’da kalmalı. Türkiye, adaya müdahil olmamalı. Onlar kendileri için doğru yolu kendileri bulmalılar.

    Kadrolu Direnişçiler

    Etyen Mahçupyan, Sırrı Süreyya Önder’i çok güzel tarif etmiş. Gerçekten ilaç gibi biridir Sırrı Abi. Onunla her konuda hemfikir olmanız gerekmez, hatta bazen boğaz boğaza da gelebilirsiniz ama yine de sözleriyle, öyküleriyle, anekdotlarıyla ruhunuza nüfuz eder, bir yönüyle iyi gelir size.

    Diyarbakır yolunda Bahçeli

    Bahçeli’nin çok uzun yıllar önce gerçekleşen Diyarbakır gezisini hatırlıyorum. HADEP’li Osman Baydemir’in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu bir seçim dönemiydi. Bahçeli, 12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesi, Diyarbakır’a sembolik sayıda taraftarla gelmiş ve sıcak karşılanmıştı. “Çözüm süreci” yeni başlıyordu. MHP çözümün karşı tarafındaydı. AK Parti dışındaki siyasi güçler çözüm projesine güvenmiyor ve desteklemiyorlardı. Bugünden (2025) tamamen farklı bir tablodan söz etmek mümkün.

    Meloni’nin 17 Nisan Washington ziyareti ve İtalya muhalefeti

    İtalya’daki merkez sol olarak tanımlanan Demokratik Parti’nin (PD) lideri Elly Schlein, Başbakan Meloni’nin Donald Trump ile yapacağı görüşme hakkında sert açıklamalarda bulundu. Schlein, Trump’ın, “Dünyanın her yerinden beni arayıp popomu öpmek istiyorlar” şeklindeki sözlerine atıfta bulunarak, Meloni hükümetini hakaretlere sessiz kalmakla suçladı. Schlein, “Trump önce biz İtalyanlara ve Avrupalılara ‘parazit’ diyor, ardından Meloni hükümeti başını eğip sessiz kalıyor,” dedi.

    İmamoğlu operasyonu ve çözüm süreci

    Dinamik bir süreçteyiz, her gelişmenin süreci olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileme potansiyeli var. Sürecin ana bir doğrultusu olsa da, siyasi alandaki her bir gelişme süreci hızlandırabilir ya da yavaşlatabilir, sürecin daha fazla ya da daha az sahiplenmesine sebep olabilir. 19 Mart da, bu meyanda, Erdoğan’ın da çözüm sürecine daha fazla sarılması sonucunu doğurdu.

    Kullandığımız takvimin asırlık hikayesi

    Birinci Dünya Savaşı, yıl 1916: “16 Şubat yani Rumi 1332 senesi Aralık ayında, bir akşam geç vakit Genelkurmay İkinci Başkanı (Başkan Enver Paşa) Bronsart von Schellendorf beni çağırttı. Zannedersem Kannengisser Paşa Almanya’ya gitmişti. Yanına girince hiçbir lakırdı etmeden yaverini çağırdı. Yavere 'Ben düşman lisanı kullanmam (yani Fransızca), Miralay Efendi’ye (Herr Oberst) söyleyeceğim şeyleri tercüme ediniz' dedi."

    Nuray Mert’in vedası ya da mayınlı köyde evde oturmak…

    Türkiye, mayın döşenmiş bir sınır köyünde yaşamak gibi. Dün eve giderken yürüdüğün patikada yarın adım attığında bir mayın patlayabilir. Nuray Mert’in “terör örgütü üyeliği” ile suçlandığı ve korktuğu için yazmadığı bir Türkiye kimse için o kadar güvenli olmasa gerek.

    Şizofrenik yurttaşlık

    Bu despotik rüzgardan rahatsız olanların bazıları, DEM Parti vekillerinin Erdoğan’la yan yana gelmesini sert sözlerle eleştiriyor. Oysa şu an Türkiye’de yaşanan iki olay da çok gerçek. Bununla barışık olmak, barış sürecimiz için önemli. Bunun, iktidarın diğer siyasi gündemleri sebebiyle DEM’in/Öcalan’ın/PKK’nin barış masasından uzaklaşmasının beklenmesi rasyonel ve sağlıklı değil. Mevzu siyaset ve dolayısıyla toplum ise ‘Her an yeni bir şey başlayabilir.’ Ötekinin gerçekliğini kabul etmek, iki gerçekliğin birbiri içinde çözünmeyeceğini kabul etmek öfkeli ruh halinden çıkmaya, DEM Parti’ye ve Kürtlere kızmaya son verebilir.